HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
Kanun Numarası : 6100
Kabul Tarihi : 12/1/2011
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 4/2/2011 Sayı : 27836
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 50
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Görev, Yetki ve Yargı Yeri Belirlenmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Görev
Görevin belirlenmesi ve niteliği
MADDE 1- (1) Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin
kurallar, kamu düzenindendir.
Asliye hukuk mahkemelerinin görevi
MADDE 2- (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı
haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir
düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk
mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini
davalarında görev
MADDE 3- (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 16/2/2012 tarihli ve E.: 2011/35, K.:
2012/23 sayılı Kararı ile. )
Sulh hukuk mahkemelerinin görevi
MADDE 4- (1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına
bakılmaksızın;
a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre
ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan
alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara
karşı açılan davaları,
b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine
ilişkin davaları,
c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları,
ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini
görevlendirdiği davaları,
görürler.
İKİNCİ AYIRIM
Yetki
Genel kural
MADDE 5- (1) Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin
hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.
Genel yetkili mahkeme
MADDE 6- (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın
açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine
göre belirlenir.
Davalının birden fazla olması hâlinde yetki
MADDE 7- (1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri
mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında
ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.
(2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi
yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya
belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı
ayırarak yetkisizlik kararı verir.
Bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak davalarda yetki
MADDE 8- (1) Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara
karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam
edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir.
Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması hâlinde yetki
MADDE 9- (1) Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili
mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak,
diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık
konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir.
Sözleşmeden doğan davalarda yetki
MADDE 10- (1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer
mahkemesinde de açılabilir.
Mirastan doğan davalarda yetki
MADDE 11- (1) Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi
kesin yetkilidir:
a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme
bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar
arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar.
b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.
(2) Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin
yazımı ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabilir.
(3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda,
mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki
MADDE 12- (1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde
değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin
davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu
yer mahkemesinde açılır.
(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu
yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.
Karşı davada yetki
MADDE 13- (1) Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan
mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.
Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki
MADDE 14- (1) Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer
mahkemesi de yetkilidir.
(2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla,
bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları
davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
Sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda yetki
MADDE 15- (1) Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya
niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın
bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra
ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir.
(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine
açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
(3) Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulanmaz.
Haksız fiilden doğan davalarda yetki
MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın
meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri
mahkemesi de yetkilidir.
Yetki sözleşmesi
MADDE 17- (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek
bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları
MADDE 18- (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile
kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın
kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme
veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
Yetki itirazının ileri sürülmesi
MADDE 19- (1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını,
davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz
olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri
sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili
mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak
yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler ve
Yargı Yeri Belirlenmesi
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler1
MADDE 20- (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan
birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, (…)(1) süresi içinde kanun yoluna
başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu
başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye
başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi
gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren
mahkemece bu konuda resen karar verilir.(1)2
(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.
1 Anayasa Mahkemesi’nin 10/2/2016 tarihli ve E:2015/96, K:2016/9 sayılı Kararı ile, bu maddenin
birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten…”
ibaresi iptal edilmiş olup, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 23/2/2016 tarihinden başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alınmıştır.
2
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkraya “taraflardan birinin,”
ibaresinden sonra gelmek üzere “bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden,” ibaresi eklenmiş,
fıkrada yer alan “, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına” ibaresi “dava açılmamış sayılır ve
görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda resen” şeklinde değiştirilmiştir.
Yargı yeri belirlenmesini gerektiren sebepler
MADDE 21- (1) Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı
yeri belirlenmesi yoluna başvurulur:
a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir
engel çıkarsa.
b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir
tereddüt ortaya çıkarsa.
c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın
kesinleşirse.
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun
yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
İnceleme yeri
MADDE 22- (1) Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel
bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde
tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için
bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur.
(2) İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri
kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme,
ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.
İnceleme usulü ve sonucu
MADDE 23- (1) Yargı yerinin belirlenmesine ilişkin inceleme dosya üzerinden
yapılabilir.
(2) Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile
kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya
ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.
İKİNCİ BÖLÜM
Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler
Tasarruf ilkesi
MADDE 24- (1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir
davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya
hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava
açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.
Taraflarca getirilme ilkesi
MADDE 25- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin
söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek
davranışlarda dahi bulunamaz.
(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.
Taleple bağlılık ilkesi
MADDE 26- (1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya
başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
Hukuki dinlenilme hakkı
MADDE 27- (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi
hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve
açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.
Aleniyet ilkesi
MADDE 28- (1) Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir.
(2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel
ahlâkın veya kamu güvenliğinin yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir
menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, ilgilinin talebi üzerine yahut resen
mahkemece karar verilebilir.3
(3) Tarafların gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli
duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini, esas hakkındaki
kararı ile birlikte açıklar.
(4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili
edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu
tutanağa geçirir.
Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü
MADDE 29- (1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.
(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir
biçimde yapmakla yükümlüdürler.
3
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “kesin olarak gerekli
kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi” ibaresi “yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer
üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, ilgilinin talebi” şeklinde değiştirilmiştir.
Usul ekonomisi ilkesi
MADDE 30- (1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde
yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi
MADDE 31- (1) Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda,
maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara
açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Yargılamanın sevk ve idaresi
MADDE 32- (1) Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama düzeninin
bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır.
(2) Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi
için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe
düzenlenmezse, tekrar süre verilemez.
Hukukun uygulanması
MADDE 33- (1) Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Hâkimin Yasaklılığı, Reddi ve Hukuki Sorumluluğu
BİRİNCİ AYIRIM
Hâkimin Davaya Bakmaktan Yasaklılığı ve Reddi
Yasaklılık sebepleri
MADDE 34- (1) Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile
çekinmek zorundadır:
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada.
b) Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin davasında.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında.
ç) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı
kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında.
e) Nişanlısının davasında.
f) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket
ettiği davada.
Çekinme kararının sonuçları
MADDE 35- (1) Çekinme kararına karşı üst mahkemeye başvurulabilir. Yasaklama
sebebinin doğduğu tarihten itibaren, o hâkimin huzuru ile yapılan bütün işlemler, üst
mahkemenin kararı ile iptal olunabilir. Hüküm ve kararlar ise herhâlde iptal olunur. Bu
durumda, hâkim yargılama giderlerine mahkûm edilebilir.
(2) Çekinme kararının ilk derece mahkemesi hâkimince verildiği hâllerde, başvuru
üzerine bölge adliye mahkemesinin vereceği karar kesindir.
Ret sebepleri
MADDE 36- (1) Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin
bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir.
Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü
açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla
hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.4
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
Hâkimin bizzat çekilmemesi hâli
MADDE 37- (1) Hâkim, reddini gerektiren sebeplerden biri varken bizzat çekilmezse,
iki taraftan biri ret talebinde bulununcaya kadar davaya bakabilir.
Ret usulü
MADDE 38- (1) Hâkimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk
duruşmada ileri sürmesi gerekir. Taraf, ret sebebini davaya bakıldığı sırada öğrenmiş ise en
geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce bu talebini hemen
bildirmek zorundadır. Belirtilen sürede yapılmayan ret talebi dinlenmez.
(2) Hâkimin reddi, dilekçeyle talep edilir. Bu dilekçede, ret talebinin dayandığı
sebepler ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir.
(3) Hâkimin reddi dilekçesi, reddi istenen hâkimin mensup olduğu mahkemeye verilir.
(4) Ret talebi geri alınamaz.
(5) Hâkimi reddeden taraf, dilekçesini karşı tarafa tebliğ ettirir. Karşı taraf bir hafta
içinde cevap verebilir. Bu süre geçtikten sonra yazı işleri müdürü tarafından ret dilekçesi, varsa
karşı tarafın cevabı ve ekleri, dosya ile birlikte reddi istenen hâkime verilir. Hâkim bir hafta
içinde dosyayı inceler ve ret sebeplerinin kanuna uygun olup olmadığı hakkındaki düşüncesini
yazı ile bildirerek, dosyayı hemen merciine gönderilmek üzere yazı işleri müdürüne verir.
(6) (Mülga:22/7/2020-7251/4 md.)
(7) (Mülga:22/7/2020-7251/4 md.)
(8) Hâkimi çekilmeye davet, hâkimin reddi hükmündedir.
(9) (Mülga:22/7/2020-7251/4 md.)
4
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle, bu bentte yer alan “etmiş olması.”
ibaresi “etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.” şeklinde
değiştirilmiştir.
Çekilme kararının incelenmesi
MADDE 39- (1) Hâkim, taraflardan birinin ret talebi üzerine veya kendiliğinden
çekilme yönünde görüş bildirirse, ret talebini incelemeye yetkili merci, bu çekilmenin kanuna
uygun olup olmadığına karar verir.
Ret talebini incelemeye yetkili merci
MADDE 40- (1) Hâkimin reddi talebi, reddi istenen hâkim katılmaksızın mensup
olduğu mahkemece incelenir.
(2) Reddedilen hâkimin katılmamasından dolayı mahkeme toplanamıyor ya da
mahkeme tek hâkimden oluşuyor ise ret talebi, o yerde asliye hukuk hâkimliği görevini yapan
diğer mahkeme veya hâkim tarafından incelenir. O yerde, asliye hukuk hâkimliği görevi tek
hâkim tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, asliye ceza hâkimi varsa
onun tarafından, yoksa en yakın asliye hukuk mahkemesince incelenir.
(3) Sulh hukuk hâkimi reddedildiği takdirde, ret talebi, o yerdeki diğer sulh hukuk
hâkimi tarafından incelenir. O yerde, sulh hukuk hâkimliği görevi tek hâkim tarafından yerine
getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, bulunma sıralarına göre; o yerdeki sulh ceza
hâkimi, asliye hukuk hâkimi, asliye ceza hâkimi, bunların da bulunmaması hâlinde, en yakın
yerdeki sulh hukuk hâkimi tarafından incelenir.
(4) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi talebi,
reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece karara bağlanır. Hukuk
dairelerinin toplanmasını engelleyecek şekildeki toplu ret talepleri dinlenmez.
Ret talebinin geri çevrilmesi
MADDE 41- (1) Hâkimin reddi talebi, aşağıdaki hâllerde kabul edilmeyerek geri
çevrilir:
a) Ret talebi süresinde yapılmamışsa.
b) Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemişse.
c) Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.
(2) Bu hâllerde ret talebi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye
katılmasıyla; tek hâkimli mahkemelerde ise reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.
(3) İlk derece mahkemesinin bu kararlarına karşı istinaf yoluna, bölge adliye
mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve üyeleri hakkındaki kararlarına karşı da temyiz
yoluna ancak hükümle birlikte başvurulabilir.
Ret talebinin incelenmesi5
MADDE 42- (1) Hâkimin reddi talebine ilişkin karar, dosya üzerinden inceleme
yapılarak da verilebilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/5 md.)(5) Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu muhtemel
görürse, ret talebini kabul edebilir.
5
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle, bu maddeye birinci fıkradan sonra
gelmek üzere fıkralar eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/5 md.)(5) Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.
(4) Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci tarafından karar verilinceye kadar o
davaya bakamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır.
Daha önce hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara
dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel oluşturmaz.
(5) Ret talebinin merci tarafından kabul edilmemesi hâlinde, reddi istenen hâkim
davaya bakmaya devam eder.
(6) Ret talebinin, kötüniyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul
edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.
(7) Hâkim hakkında aynı davada aynı tarafça ileri sürülen ret talebinin reddi hâlinde
verilecek disiplin para cezası, bir önceki disiplin para cezasının iki katından az olamaz.
(8) Disiplin para cezasının tahsili için, davaya bakan mahkeme, dosyanın geliş
tarihinden başlayarak iki hafta içinde gereğini yapar.
Ret talebine ilişkin kararlara karşı istinaf
MADDE 43- (1) Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde,
hâkimin reddi talebiyle ilgili merci kararları kesindir.
(2) Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi
hakkındaki merci kararlarına karşı tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde
istinaf yoluna başvurulabilir; bu hâlde 347 nci madde hükmü uygulanmaz. Bölge adliye
mahkemesinin bu husustaki kararları kesindir.
(3) Ret talebinin reddine ilişkin merci kararının bölge adliye mahkemesince uygun
bulunmayarak kaldırılması veya ret talebinin kabulüne ilişkin merci kararının bölge adliye
mahkemesince uygun bulunması hâlinde, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen
hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa etkili işlemler,
davaya daha sonra bakacak hâkim tarafından iptal olunur.
Ret talebine ilişkin kararların temyizi
MADDE 44- (1) Esas hüküm bakımından temyiz yolu kapalı bulunan dava ve işlerde,
bölge adliye mahkemesi başkan ve üyelerinin reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi
kararları kesindir.
(2) Esas hüküm bakımından temyiz yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi
hakkındaki karar, tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilebilir. Bu
hâlde 347 nci madde hükmü uygulanmaz. Yargıtayın bu husustaki kararı kesindir.
(3) Bölge adliye mahkemesi hâkiminin reddine ilişkin talebin reddi konusundaki
kararın temyizi üzerine Yargıtayca bozulması veya ret talebinin kabulüne ilişkin kararın
Yargıtayca onanması hâlinde, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce
yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa ilişkin işlemler, davaya daha
sonra bakacak olan bölge adliye mahkemesi tarafından iptal olunur.
Zabıt kâtibinin yasaklılığı ve reddi
MADDE 45- (1) Davada görevli zabıt kâtibi hakkında 34 ve 36 ncı maddelerde
düzenlenen sebeplerden birisiyle ret talebinde bulunulabilir. Ret talebi, zabıt kâtibinin görev
yaptığı mahkeme tarafından karara bağlanır. Bu konuda verilecek kararlar kesindir.
(2) Zabıt kâtibi 34 üncü maddedeki sebepleri bildirerek görevden çekinebilir. Bu hâlde
gereken karar, görev yaptığı mahkeme tarafından verilir.
(3) Zabıt kâtibinin aynı işte hâkim ile birlikte reddi veya çekinmesinin istenmesi hâlinde,
hâkim hakkında ret veya çekinmeyi inceleyecek olan merci, her ikisi hakkında karar verir.
İKİNCİ AYIRIM
Hâkimin Hukuki Sorumluluğu
Devletin sorumluluğu ve rücu
MADDE 46- (1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere
dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık
sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya
karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı
karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş
veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi
gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
(2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması
yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.
(3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir
yıl içinde rücu eder.
Davaların açılacağı mahkeme
MADDE 47- (1) (Değişik: 1/4/2015-6644/3 md.) Devlet aleyhine açılan tazminat
davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı,
Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı
konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinde ilk
derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Dava, bu dairenin Başkan ve üyelerinin fiil ve
kararlarından dolayı ise yargılama Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinde yapılır. Verilen
kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılır. Temyiz incelemesine, kararı
veren başkan ile üyeler katılamaz.
(2) Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara
bağlamış olan mahkemede görülür.
Dava dilekçesi ve davanın ihbarı
MADDE 48- (1) Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı
ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir.
(2) Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder.
Davanın reddi hâlinde verilecek ceza
MADDE 49- (1) Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Taraflar ve Davaya Katılan Üçüncü Kişiler
BİRİNCİ AYIRIM
Tarafların Ehliyetleri
Taraf ehliyeti
MADDE 50- (1) Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf
ehliyetine de sahiptir.
Dava ehliyeti
MADDE 51- (1) Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.
Davada kanuni temsil
MADDE 52- (1) Medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni
temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir.
Dava takip yetkisi
MADDE 53- (1) Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir.
Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre
tayin edilir.
Temsil veya izin belgelerinin verilmesi
MADDE 54 – (1) Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın
iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava
veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve
yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği
gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir.
(2) İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye,
müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda
karar verilinceye kadar beklenir.
(3) Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması
hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.
Dava sırasında taraflardan birinin ölümü
MADDE 55- (1) Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya
reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla
beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım
atanmasına karar verebilir.
Kanuni temsilci atanması sebebiyle yargılamanın ertelenmesi
MADDE 56- (1) Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal
danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu
konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.
(2) Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut
başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması
mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama
ertelenebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Dava Arkadaşlığı
İhtiyari dava arkadaşlığı
MADDE 57- (1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi
aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile
mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu
şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine
benzer olması.
İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu
MADDE 58- (1) İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava
arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.
Mecburi dava arkadaşlığı
MADDE 59- (1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte
kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek
hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.
Mecburi dava arkadaşlarının davadaki durumu
MADDE 60- (1) Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya
aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte
hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış
oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan
dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Davanın İhbarı ve Davaya Müdahale
İhbar ve şartları
MADDE 61- (1) Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya
üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı
üçüncü kişiye ihbar edebilir.
(2) Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda
bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir.
İhbarın şekli
MADDE 62- (1) İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte
açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir.
(2) Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali
etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.
İhbarda bulunulan kişinin durumu
MADDE 63- (1) Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı
olan taraf yanında davaya katılabilir.
İhbarın etkisi
MADDE 64- (1) İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi
hakkında 69 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.
Asli müdahale
MADDE 65- (1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da
tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek,
yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.
(2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.
Fer’î müdahale
MADDE 66- (1) Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf
yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak
davada yer alabilir.
Fer’î müdahale talebi ve incelenmesi
MADDE 67- (1) Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği
tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur.
(2) Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla
birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında
karar verir.
Fer’î müdahilin durumu
MADDE 68- (1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu
noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya
savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü
usul işlemlerini yapabilir.
(2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de
tebliğ eder.
Fer’î müdahalenin etkisi
MADDE 69- (1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.
(2) Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış
karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya
geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını
engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru
sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü
ileri sürebilir.
Cumhuriyet savcısının davada yer alması
MADDE 70- (1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça öngörülen hâllerde, hukuk
davası açar veya açılmış olan hukuk davasında taraf olarak yer alır.
(2) Cumhuriyet savcısı, resmî dairenin bildirimine rağmen dava açmaz ise ihbar eden
resmî daire, Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza merkezine en
yakın kıdemli asliye hukuk mahkemesi hâkimine itiraz edebilir. Bu hususta 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 172 ve 173 üncü maddeleri kıyasen uygulanır.
(3) Cumhuriyet savcısının yer aldığı dava ve işler üzerinde taraflar serbestçe tasarruf
edemezler.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Davaya Vekâlet
Genel olarak
MADDE 71- (1) Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil
aracılığıyla açabilir ve takip edebilir.
Davaya vekâlet hakkında uygulanacak hükümler
MADDE 72- (1) Davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde,
kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak üzere, 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar
Kanununun temsile ilişkin hükümleri uygulanır.
Davaya vekâletin kanuni kapsamı
MADDE 73- (1) Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar
saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün
işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna
ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine
ilişkin yetkiyi kapsar.
(2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf
yönünden geçersizdir.
Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller
MADDE 74- (1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez,
davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez,
başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem
sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla
yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif
uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez,
karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin
fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği
açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.
Birden fazla vekil görevlendirilmesi
MADDE 75- (1) Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri,
vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki
sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir.
Vekâletnamenin ibrazı
MADDE 76- (1) Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından
onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına
uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.
(2) Kamu kurum ve kuruluşlarının avukatlarına, yetkili amirleri tarafından usulüne
uygun olarak düzenlenip verilmiş olan temsil belgeleri de geçerli olup, ayrıca noterce
onaylanmasına gerek yoktur.
Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması
MADDE 77- (1) Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava
açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar
doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek
koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre
içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle
mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.
(2) Vekâletnamesiz işlem yapmasına izin verilen ancak haklı bir sebep olmaksızın
süresi içinde vekâletname ibraz etmeyen avukat, celse harcı ile diğer yargılama giderleri ve
karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahkûm edilir. Bunu kötüniyetle yapan avukat
aleyhine, ceza ve disiplin soruşturması açılmasını sağlamak üzere, Cumhuriyet başsavcılığına
ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına durum yazıyla bildirilir.
(3) Bir tarafın avukat tutmak istemesi sebebiyle, yargılama hiçbir şekilde başka bir
güne bırakılamaz.
(4) Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı incelememiş olması sebebiyle
yargılama başka bir güne bırakılamaz. Ancak, dosyanın incelenmemiş olması geçerli bir özre
dayanıyorsa, hâkim bir defaya mahsus olmak üzere, kısa bir süre verebilir. Verilen süre
sonunda, dosya incelenmemiş olsa bile davaya devam olunur.
Vekilin vekâlet veren huzurundaki beyanı
MADDE 78- (1) Kendisinin de hazır olduğu duruşmada, vekili tarafından yapılan
açıklamalara derhâl ve açıkça itiraz etmeyen taraf, bu açıklamalara rıza göstermiş sayılır.
Vekilin veya vekâlet verenin duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışı
MADDE 79- (1) Vekil, duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta
bulunursa, hâkim tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adlî suç
teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin kimlik bilgileri, adresleri
de yazılarak olay tutanağa geçirilir ve duruşma ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem
yapılmak üzere mahkemece vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa Cumhuriyet
başsavcılığına bildirimde bulunulur.
(2) Davasını kendisi takip eden kimse, duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışta
bulunursa, hâkim kendisini uyarır; bu uyarılara uyulmaz ve gerekli görülürse kendisini vekil ile
temsil ettirmesine karar verip, hemen duruşma salonundan dışarıya çıkartılmasını sağlar; vekil ile
temsil ettirmemesi hâlinde, tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.
Tarafın davasını takip edebilecek ehliyette olmaması
MADDE 80- (1) Hâkim, taraflardan birisinin, davasını bizzat takip edecek yeterlikte
olmadığını görürse, ona uygun bir süre tanıyarak, davasını vekil aracılığıyla takip etmesine
karar verebilir. Verilen karara uymayan taraf hakkında, yokluğu hâlindeki hükümlere göre
işlem yapılır.
Vekilin azli ve istifasının şekli
MADDE 81- (1) Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından
hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa
geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi
zorunludur.
Vekilin istifası
MADDE 82- (1) İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden
itibaren iki hafta süreyle devam eder.
(2) Vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet veren davayı takip etmez ve başka bir
vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile
birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.
Vekilin azli
MADDE 83- (1) Vekil ile takip edilen davada, vekilin azli hâlinde vekâlet veren,
davayı takip etmez ve iki hafta içinde bir başka vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu
hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Teminat
Teminat gösterilecek hâller
MADDE 84- (1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini
karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında
davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma
suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz
belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.
(2) Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya
çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.
(3) Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu
yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.
Teminat gerektirmeyen hâller
MADDE 85- (1) Aşağıda sayılan hâllerde teminat istenemez:
a) Davacının adli yardımdan yararlanması.
b) Davacının, yurt içinde istenen teminatı karşılamaya yeterli taşınmaz malının veya
ayni teminatla güvence altına alınmış bir alacağının bulunması.
c) Davanın, sırf küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması.
ç) İlama bağlı alacak için ilamlı icra takibi yapılmış olması.
Teminat kararı
MADDE 86- (1) Yargılama giderlerini karşılayacak teminata, mahkemece kendiliğinden
karar verilir. Hâkim, teminat kararı vermeden önce tarafları veya müdahale talebinde bulunan
kişiyi dinleyebilir.
Teminatın tutarı ve şekli
MADDE 87- (1) Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hâkim serbestçe
tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları hâlinde, teminat
ona göre belirlenir.
(2) Teminatı gerektiren durum ve koşullarda değişiklik olması hâlinde, hâkim
teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir.
Teminat gösterilmemesinin sonuçları
MADDE 88- (1) Hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse,
dava usulden reddedilir.
(2) Müdahale talebinde bulunan kişi, kesin süre içinde istenen teminatı vermezse,
müdahale talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.
Teminatın iadesi
MADDE 89- (1) Teminat gösterilmesini gerektiren sebep ortadan kalktığı takdirde,
ilgilinin talebi üzerine mahkeme, teminatın iadesine karar verir.
ALTINCI BÖLÜM
Süreler, Eski Hâle Getirme ve Adli Tatil
BİRİNCİ AYIRIM
Süreler
Sürelerin belirlenmesi
MADDE 90- (1) Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda
belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez.
(2) Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir;
gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Sürelerin başlaması
MADDE 91- (1) Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde,
tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Sürelerin bitimi
MADDE 92- (1) Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün
hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter.
(2) Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl
içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık
gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.
Tatil günlerinin etkisi
MADDE 93- (1) Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil
gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.
Kesin süre
MADDE 94- (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/6 md.) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar
verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya
yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa
geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre
isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.
(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi
yapma hakkı ortadan kalkar.
İKİNCİ AYIRIM
Eski Hâle Getirme
Talep
MADDE 95- (1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin
olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde
bulunabilir.
(2) Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme
dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.
Süre
MADDE 96- (1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan
engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir.
(2) İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski
hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda
verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle
getirme talebinde bulunulabilir.
Talebin şekli ve kapsamı
MADDE 97- (1) Eski hâle getirme, dilekçeyle talep edilir. Dilekçede, talebin
dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri gösterilir. Süresinde yapılamayan işlemin
de eski hâle getirme talebinde bulunmak için öngörülen süre içinde yapılması zorunludur.
Talep ve inceleme mercii
MADDE 98- (1) Yapılamayan işlem için eski hâle getirme, bu işlem hakkında hangi
mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o mahkemeden talep edilir.
(2) Eski hâle getirme, istinaf yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde, bölge adliye
mahkemesinden; temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise Yargıtaydan talep edilir.
Talebin yargılamaya ve hükmün icrasına etkisi
MADDE 99- (1) Eski hâle getirme talebi, yargılamanın ertelenmesini gerektirmez ve
hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi inceleyen mahkeme, talebi haklı görürse, teminat
gösterilmek şartıyla, yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına
karar verebilir. Mahkeme, gerektiğinde teminat gösterilmeden de yargılamanın ertelenmesine
veya icranın geri bırakılmasına karar verebilir.
İnceleme ve karar
MADDE 100- (1) İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye mahkemelerinde eski
hâle getirme talebi, ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtayda ileri sürülecek eski hâle getirme
talebi ise temyiz usulüne göre yapılır ve incelenir.
(2) Mahkeme, eski hâle getirme talebinin kabulü hâlinde, hangi işlemlerin geçersiz
hâle geldiğini kararında belirtir. Islahla geçersiz kılınamayan işlemler, eski hâle getirme
talebinden de etkilenmez.
Giderler
MADDE 101- (1) Eski hâle getirme talebi sebebiyle ortaya çıkan giderler, talepte
bulunan tarafa yükletilir. Ancak, karşı taraf eski hâle getirme talebine karşı asılsız itirazlar
ileri sürerek giderlerin artmasına sebep olmuşsa, hâkim, giderlerin tümünün veya bir kısmının
karşı tarafa yükletilmesine karar verebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Adli Tatil
Adli tatil süresi
MADDE 102- (Değişik: 8/8/2011-KHK-650/33 md.; İptal: Anayasa
Mahkemesinin 18/7/2012 tarihli ve E.: 2011/113 K.: 2012/108 sayılı Kararı ile.;6 Yeniden
düzenleme: 27/6/2013-6494/30 md.)
(1) Adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl
bir eylülde başlar.
6
Söz konusu İptal Kararı 1/7/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Adli tatilde görülecek dava ve işler
MADDE 103- (1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz
raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve
diğer başvurular hakkında karar verilmesi.
b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler.
c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.
ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli
evrakın kaybından doğan iptal işleri.
e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle
yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.
g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
ğ) Çekişmesiz yargı işleri.
h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece
ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
(2) Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır
olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir.
(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili
olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap
dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam
verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya
Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.
(4) Bu madde hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de
uygulanır.
Adli tatilin sürelere etkisi
MADDE 104- (1) Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği
sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli
tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.
İKİNCİ KISIM
Dava Çeşitleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Dava Çeşitleri
Eda davası
MADDE 105- (1) Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya
yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir.
Tespit davası
MADDE 106- (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki
ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi
talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı
açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
Belirsiz alacak davası7
MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve
kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu
hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz
alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu
alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda,
hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı,
iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir.
Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara
bağlanır.
(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)
İnşaî dava
MADDE 108- (1) İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması
veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep
edilir.
(2) Bir inşaî hakkın, dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, inşaî dava
açılır.
(3) Kanunlarda aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe etkili değildir.
Kısmi dava
MADDE 109- (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda,
sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)
(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması
hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği
anlamına gelmez.
7
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle, bu madde başlığı “Belirsiz alacak ve
tespit davası” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
Davaların yığılması
MADDE 110- (1) Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla
asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin
tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir
mahkemenin bulunması şarttır.
Terditli dava
MADDE 111- (1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilikferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler
arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.
(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini
inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
Seçimlik dava
MADDE 112- (1) Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait olan borçlu veya
üçüncü kişinin bu hakkı kullanmaktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava açabilir.
(2) Seçimlik davada mahkeme, talebin hukuka uygun olduğu sonucuna varırsa,
seçimlik mahkûmiyet hükmü verir.
(3) Seçimlik mahkûmiyet hükmünü cebrî icraya koyan alacaklı, takibinin konusunu,
mahkûmiyet hükmünde yer alan edimlerden birine hasretmek zorundadır. Ancak, bu durum,
borçlunun, diğer edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulma hakkını ortadan kaldırmaz.
Topluluk davası
MADDE 113- (1) Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin
veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına,
ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin
gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Dava Şartları ve İlk İtirazlar
BİRİNCİ AYIRIM
Dava Şartları
Dava şartları
MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu
olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip
olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.
Dava şartlarının incelenmesi
MADDE 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her
aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar
verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için
kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı
yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark
edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse,
başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.
İKİNCİ AYIRIM
İlk İtirazlar
Konusu
MADDE 116- (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.
b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.
c) (Mülga:22/7/2020-7251/8 md.)
İleri sürülmesi ve incelenmesi
MADDE 117- (1) İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır;
aksi hâlde dinlenemez.
(2) İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir.
(3) İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yazılı Yargılama Usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Davanın Açılması
Davanın açılma zamanı
MADDE 118- (1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava
dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir.
(2) Dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
Dava dilekçesinin içeriği
MADDE 119- (1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik
olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu
süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.
Harç ve gider avansının ödenmesi89
MADDE 120- (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca
çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine
yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu
eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/9 md.) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için
mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.
Belgelerin birlikte verilmesi
MADDE 121- (1) Dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin
asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş
örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka
yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın
dilekçede yer alması zorunludur.
Dava dilekçesinin tebliği
MADDE 122- (1) Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının
iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında gösterilir.
8 Bu maddenin birinci fıkrasında yer alan tarife ile ilgili olarak 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi”ne bakınız.
9
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle, bu madde başlığı “Harç ve avans
ödenmesi” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
Davanın geri alınması
MADDE 123- (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile
davasını geri alabilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/10 md.) Bu takdirde davanın açılmamış
sayılmasına karar verilir.
Tarafta iradî değişiklik
MADDE 124- (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile
mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan
taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir
yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul
edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına
sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.
Dava konusunun devri
MADDE 125- (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü
bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan
kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu
devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.10
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa,
devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden
itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine
sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen
sorumlu olur.
İKİNCİ BÖLÜM
Cevap Dilekçesi
Cevap dilekçesinin verilmesi
MADDE 126- (1) Davalı, cevap dilekçesini, davanın açılmış olduğu mahkemeye verir.
(2) Cevap dilekçesine davacı sayısı kadar örnek eklenir.
(3) Cevap dilekçesi, havale edildiği tarihte verilmiş sayılır.
(4) Cevap dilekçesinin örneği mahkeme tarafından davacıya tebliğ edilir.
10 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle, bu bendin ikinci cümlesinde yer alan
“davacı davayı kazanırsa” ibaresi “dava davacı lehine sonuçlanırsa” şeklinde değiştirilmiştir.
Cevap dilekçesini verme süresi
MADDE 127- (1) Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya
tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre
içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında
mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir
defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi
hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.11
Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu
MADDE 128- (1) Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava
dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
Cevap dilekçesinin içeriği
MADDE 129- (1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile
ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.
c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
f) Dayanılan hukuki sebepler.
g) Açık bir şekilde talep sonucu.
ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.
(2) 121 inci madde hükmü cevap dilekçesi hakkında da uygulanır.
Cevap dilekçesinde eksiklik bulunması
MADDE 130- (1) 129 uncu maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (ğ)
bentlerinin cevap dilekçesinde eksik olması hâlinde, bunun giderilmesi için hâkim tarafından
bir haftalık süre verilir; eksikliğin bu süre zarfında da giderilmemesi hâlinde cevap dilekçesi
verilmemiş sayılır.
Cevap dilekçesi verilmesinin sonucu
MADDE 131- (1) Cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış
olsa bile ilk itirazlar ileri sürülemez.
Karşı dava açılabilmesinin şartları
MADDE 132- (1) Karşı dava açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
11 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle, bu fıkraya “başvuran davalıya,” ibaresinden
sonra gelmek üzere “cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak,” ibaresi eklenmiştir.
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında
takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması,
şarttır.
(2) Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme, talep
üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ayrılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli
mahkemeye gönderilmesine karar verir.
(3) Karşı davaya karşı, dava açılamaz.
Karşı davanın açılması ve süresi
MADDE 133- (1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı
bir dilekçe verilmek suretiyle açılır.
(2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına
karar verir.
Asıl davanın sona ermesi
MADDE 134- (1) Asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi, karşı davanın
görülüp karara bağlanmasına engel oluşturmaz.
Uygulanacak hükümler
MADDE 135- (1) Bu Kanunun dava ile ilgili hükümleri, aksine özel düzenleme
bulunmayan hâllerde, karşı dava hakkında da uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Cevaba Cevap ve İkinci Cevap Dilekçesi
Tarafların ikinci dilekçeleri
MADDE 136- (1) Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta
içinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki
hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir.
(2) Davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve
cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ön İnceleme
Ön incelemenin kapsamı
MADDE 137- (1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam
olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması
için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları
sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.12
12 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “sulhe” ibaresinden
sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa” ibaresi eklenmiştir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve
tahkikat için duruşma günü verilemez.
Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar
MADDE 138- (1) Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya
üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön
inceleme duruşmasında dinleyebilir.
Ön inceleme duruşmasına davet
MADDE 139- (1) Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki
maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü
tespit ederek taraflara bildirir. (Değişik cümle:22/7/2020-7251/13 md.) Çıkarılacak davetiyede
aşağıdaki hususlar ihtar edilir:
a) Duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar.
b) Tarafların sulh için gerekli hazırlığı yapmaları.
c) Duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek
istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği.
ç) Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde
gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden
getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların
verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına
karar verileceği.
Ön inceleme duruşması13
MADDE 140- (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar
hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve
savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulh ve arabuluculuğun
esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik
eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir
duruşma günü tayin eder.(13)14
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden
bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden
ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca
imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.(13)
13 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle, bu maddenin ikinci fıkrasına “sulhe”
ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa”, üçüncü fıkrasına “sulh” ibaresinden sonra
gelmek üzere “veya arabuluculuk” ibaresi eklenmiştir.
14 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan “sulhe veya
arabuluculuğa” ibaresi “sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında
aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa” şeklinde değiştirilmiştir.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus
olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) (Değişik:22/7/2020-7251/14 md.) 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen
dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli
açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi
MADDE 141- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci
cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler.
Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut
değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın
açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Süreler hakkında karar
MADDE 142- (1) Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata
başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek
karara bağlar.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Tahkikat ve Tahkikat Sırasındaki Özel Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Tahkikat
Tahkikatın konusu
MADDE 143- (1) Tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmalar birlikte
incelenir.
(2) Hâkim, muhakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak için resen veya taraflardan
birinin talebi üzerine tahkikatın her aşamasında iddia veya savunmalardan birinin veya bir
kısmının diğerinden önce incelenmesine karar verebilir.
Tarafların dinlenilmesi
MADDE 144- (1) Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı usulüne uygun olarak
davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir.
(2) Mahkemenin, dinlenilmek üzere mahkemeye gelmeleri için iki tarafa vereceği süre
iki haftadan az olamaz. Bu süre, gerektiğinde, mahkemece resen veya iki taraftan birinin
talebi üzerine uzatılabileceği gibi kısaltılabilir.
Sonradan delil gösterilmesi
MADDE 145- (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler.
Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya
süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin
sonradan gösterilmesine izin verebilir.
Mevcut delillerle davanın aydınlanması
MADDE 146- (1) Mahkeme, taraflarca gösterilmiş olan delillerin incelenmesinden
sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını anlarsa, tahkikatın
bittiğini kendilerine bildirir.
İKİNCİ AYIRIM
Duruşma
Tarafların duruşmaya daveti
MADDE 147- (1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat
ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilir.15
(2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü
olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam
edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü
yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca
davetiye gönderilmeyeceği ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında
hüküm verileceği bildirilir.(15)
Mahkemenin çalışma zamanı
MADDE 148- (1) Mahkemeler, resmî çalışma gün ve saatlerinde görev yaparlar.
Ancak, zorunluluk veya gecikmesinde zarar olan hâllerde, keşif, delillerin tespiti ve günlük
duruşma listesinde yazılı işler gibi işlemlerin, resmî tatil günlerinde veya çalışma saatlerinin
dışında da yapılmasına karar verilebilir.
Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla veya başka yerde duruşma icrası
MADDE 149- (Başlığı ile Birlikte Değişik:22/7/2020-7251/17 md.)
(1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı
anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve
usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.
15 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 16 ncı maddesiyle, birinci fıkraya “tahkikat” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ve sözlü yargılama” ibaresi ile ikinci fıkraya “itiraz edemeyecekleri”
ibaresinden sonra gelmek üzere “, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği,
sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği ve
150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm verileceği” ibaresi eklenmiştir.
(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya
uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine
karar verebilir.
(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde
ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine
resen karar verebilir.
(4) Mahkeme, fiilî engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka
bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet
komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebilir.
(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması
MADDE 150- (1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya
gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın
işlemden kaldırılmasına karar verilir.
(2) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri
gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir
veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf,
yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.
(3) Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün
tespit ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden
kaldırılır.
(4) Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak
üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme
dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden
kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden
harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç
verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.
(5) İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar,
sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek
kayıt kapatılır.
(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk
yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.
(7) Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış
sayılır.
Duruşma düzeni
MADDE 151- (1) Hâkim, duruşmanın düzenini bozan kimseyi, bunu yapmaktan men
eder ve gerekirse, avukatlar hariç, derhâl duruşma salonundan çıkarılmasını emreder.
(2) Bir kimse, ihtara rağmen mahkemenin düzenini bozar veya mahkeme huzurunda
uygun olmayan bir söz söylemeye veya davranışta bulunmaya devam ederse derhâl yakalanır
ve hakkında dört güne kadar disiplin hapsi uygulanır. Bu fıkra hükmü avukatlar hakkında
uygulanmaz.
(3) Mahkemenin düzenini bozan eylem veya mahkeme huzurunda söylenen uygun
olmayan söz veya davranış, ayrıca bir suç oluşturuyor ise bu durum bir tutanak ile Cumhuriyet
başsavcılığına gönderilir ve gerekiyorsa, avukatlar hariç, fiili işleyenin tutuklanmasına da karar
verilir.
Soru yöneltme
MADDE 152- (1) Duruşmaya katılan taraf vekilleri; tanıklara, bilirkişilere ve
duruşmaya çağrılan diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru
yöneltebilirler. Taraflar ise hâkim aracılığıyla soru sorabilirler. Yöneltilen soruya itiraz
edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine hâkim karar verir.
(2) Toplu mahkemelerde, hâkimlerden her biri, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru
sorabilir.
Kayıt ve yayın yasağı
MADDE 153- (1) Duruşma sırasında fotoğraf çekilemez ve hiçbir şekilde ses ve
görüntü kaydı yapılamaz. Ancak, dava dosyasında saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın zorunlu
kıldığı hâllerde, mahkemece çekim yapılabilir ve kayıt alınabilir. Bu şekilde yapılan çekim ve
kayıtlar ile kişilik haklarını ilgilendiren konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve
tutanak, mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde yayımlanamaz.
(2) Duruşma sırasında bu yasağa aykırı davranan kişi hakkında 151 inci madde hükmü
uygulanır.
(3) Kayıt ve yayın yasağına aykırı davranan kişi hakkında, ayrıca Türk Ceza Kanununun
286 ncı maddesi hükümleri uygulanır.
Tutanak
MADDE 154- (1) Hâkim, tahkikat ve yargılama işlemlerinin icrasıyla, iki tarafın ve
diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını, gerekirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa
kaydettirir.
(2) Taraflar veya diğer ilgililer sözlü açıklamalarını hâkimin izniyle doğrudan da
tutanağa yazdırabilir.
(3) Aşağıdaki hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır:
a) Mahkemenin adı, duruşmanın açıldığı yer, gün ve saat.
b) Hâkim, zabıt kâtibi, hazır bulunan taraflar ve varsa vekilleri, kanuni temsilcileri,
fer’î müdahil ve tercümanın ad ve soyadları.
c) Yargılamanın aleni ya da gizli yapıldığı.
ç) Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası,
davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh
müzakereleri ile sonucu.
d) Beyanda bulunana okunmak kaydıyla taraf, tanık, bilirkişi veya uzman kişi beyanı.
e) Duruşma dışında yapılan işlemlerin özeti.
f) Tarafların sundukları belgelerin neler olduğu.
g) Tarafların soruşturmaya ilişkin istekleri ile diğer kanunların tutanağa yazılmasını
emrettiği konular.
ğ) Ara kararları ve hükmün sonucu.
h) Karar veya hükmün açıklanma biçimi.
(4) Tutanakta sözü edilen veya dosyaya konduğu belirtilen belgeler de tutanağın eki
sayılır.
(5) Tahkikat ve yargılama sırasında yapılan işlemler teknik araçlarla kayda alınırsa, bu
durum bir tutanakla tespit olunur.
Tutanağın imzalanması ve imza atamayanların durumu
MADDE 155- (1) Tutanak, hâkim ve zabıt kâtibi tarafından derhâl imzalanır.
(2) Tutanağa imza atamayacak durumda olan kimsenin parmak izi alınır, bunun hangi
parmağa ait olduğu belirtilir. Ancak elinde parmak bulunmayanlar, imza yerine mühür veya
özel işaret kullanabilirler.
Tutanağın ispat gücü
MADDE 156- (1) Ön inceleme, tahkikat ve yargılama işlemleri, ancak tutanakla ispat
olunabilir.
Zabıt kâtibi bulundurulması zorunluluğu
MADDE 157- (1) Mahkemede veya mahkeme dışında hâkim huzuruyla yapılacak
bütün işlemlerde zabıt kâtibinin hazır bulunması zorunludur.
(2) Hukuki veya fiilî engellerle zabıt kâtibi görev yapamayacak durumda olur ve işin
gecikmesinde sakınca bulunursa, görevin niteliğine uygun yemin ettirilmek koşuluyla, başka
bir kimse, zabıt kâtibi olarak görevlendirilebilir.
Tutanak örneği verilmesi
MADDE 158- (1) Tutanakların tamamı veya bir kısmının örnekleri, talep hâlinde
taraflara veya fer’î müdahile verilir. Bu örneklere mahkemenin mührü basılır ve aslına uygun
olduğu yazı işleri müdürü tarafından imza olunarak onaylanır.
(2) Tutanağın eki niteliğinde bulunan ve gizlilik kararı kapsamında kalan belgelerin
örneği ancak hâkimin izni ile verilebilir.
Dosyaya belge konulması ve dosyanın başka yere gönderilmesi
MADDE 159- (1) Dava ile ilgili mahkemeye sunulan her türlü dilekçe ve belge hâkim
veya yazı işleri müdürüne havale ettirildikten sonra, zabıt kâtibi tarafından dosyasına konulur.
(2) Dosyanın başka bir resmî mercie gönderilmesi gerektiğinde, hâkim resen veya
talep üzerine dosyada yer alan bir belgenin aslı yerine onaylı bir örneğinin gönderilmesine
karar verebilir.
Dizi listesi
MADDE 160- (1) Zabıt kâtibi, dosya içindeki her tür belgeyi gösteren bir dizi listesi
düzenlemek zorundadır. Dosyaya ibraz edilen veya çıkarılan belgeler derhâl bu listeye
kaydedilir.
Dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi
MADDE 161- (1) Zabıt kâtibinin gözetimi altında taraflar veya fer’î müdahil, dava
dosyasını inceleyebilir. Dava ile ilgili olanlar da bunu ispatlamak kaydı ve hâkimin izniyle
dosyayı inceleyebilir.
(2) Gizli olarak saklanmasına karar verilen belge ve tutanakların incelenebilmesi
hâkimin açık iznine bağlıdır.
Dosyanın hâkimin incelemesine hazır tutulması
MADDE 162- (1) Zabıt kâtibi, yargılamadan evvel ve gerektiği hâllerde dava
dosyasını incelenmek için hâkime vermek ve zamanında eksiksiz almak ile görevlidir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ön Sorun ve Bekletici Sorun
Ön sorunun ileri sürülmesi
MADDE 163- (1) Yargılama sırasında, davaya ilişkin bir ön sorun ortaya çıkarsa,
ilgili taraf, bunu dilekçe vermek suretiyle yahut duruşma sırasında sözlü olarak ileri sürebilir.
Ön sorunun incelenmesi
MADDE 164- (1) Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer
bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer
tarafa tefhim veya tebliğ eder.
(2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları
davet edip dinledikten sonra kararını verir.
(3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder.
Bekletici sorun
MADDE 165- (1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın
tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya
tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar
yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari
makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama
başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama
başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava
hakkında karar verilir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması
Davaların birleştirilmesi
MADDE 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk
mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her
aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.
Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi
bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk
mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı
mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların
birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında
verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde
hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen
davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye
mahkemesi dairesinde yapılır.
Davaların ayrılması
MADDE 167- (1) Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak
için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her
aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme,
ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.
Kanun yolları
MADDE 168- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk
mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma
hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi
kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus
tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda
ise bozma sebebi teşkil etmez.
BEŞİNCİ AYIRIM
İsticvap
Konusu
MADDE 169- (1) Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin
isticvabına karar verebilir.
(2) İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar
hakkında olur.
İsticvap olunacak kişilerin belirlenmesi
MADDE 170- (1) Tüzel kişiler adına, temsil yetkisine sahip kimseler isticvap olunur.
(2) Ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse adına yapılmış bir işleme ilişkin olarak, o
kişinin kanuni mümessili isticvap olunur.
(3) Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci
fıkra hükmü uygulanmaz.
İsticvap olunacak tarafın davet edilmesi
MADDE 171- (1) İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve
belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir.
Davetiyede, ayrıca, isticvap konusu vakıalar gösterilir; ilgili tarafın geçerli bir özrü
olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde, isticvap konusu
vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı da yapılır.
(2) Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı
takdirde, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır.
Bizzat isticvap olunma
MADDE 172- (1) İsticvap olunacak kimsenin bizzat gelmesi gereklidir. Ancak,
isticvap olunacak kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı
anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile isticvap olunması mümkün değil ise istinabe yolu
ile isticvap olunur.
(2) İsticvap olunacak kimse hastalık, engellilik veya benzeri sebeplerle mahkemeye
bizzat gelemeyecek durumda ise bulunduğu yerde isticvap olunur.16
İsticvabın yapılması
MADDE 173- (1) İsticvabına karar verilen kimse bizzat isticvap olunur.
(2) Hâkim, isticvaba başlamadan önce isticvap olunan tarafa gerçeği söylemesi
gerektiği hususunu hatırlatır.
(3) İsticvap esnasında, karşı taraf ve taraf vekilleri hazır bulunabilirler.
(4) İsticvap olunan taraf, mahkemenin izni olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz.
16 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “sakatlık” ibaresi
“engellilik” şeklinde değiştirilmiştir.
Tutanak düzenlenmesi
MADDE 174- (1) İsticvap sonunda bir tutanak düzenlenir. İsticvap olunan tarafça
yapılan açıklamalar, sorulan sorular ve verilen cevaplar tutanağa yazılır. Tutanak taraflar
huzurunda okunduktan sonra altı isticvap olunan tarafa imzalatılır. İsticvap olunan taraf haklı
bir gerekçe göstermeksizin tutanağı imzalamaktan kaçınırsa, bu durum hâkim tarafından
tutanakla tespit olunur.
Kıyasen uygulanacak hükümler
MADDE 175- (1) Tanıklığa ilişkin 249, 250, 259 ilâ 263 üncü madde hükümleri
niteliğine aykırı düşmediği sürece isticvapta da uygulanır.
ALTINCI AYIRIM
Islah ve Maddi Hataların Düzeltilmesi
Kapsamı ve sayısı
MADDE 176- (1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya
tamamen ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.
Islahın zamanı ve şekli17
MADDE 177- (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/18 md.)(17) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye
mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk
derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar
da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan
kaldırılamaz.
(3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya
ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek
amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Islah sebebiyle ortaya çıkan yargılama giderleri ve karşı tarafın zararının ödenmesi
MADDE 178- (1) Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için
yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak
üzere hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak
zorundadır. Aksi hâlde, ıslah yapılmamış sayılır.
(2) Karşı tarafın zararının kesin olarak tespit edilmesinden sonra, mahkeme veznesine
yatırılan miktar eksikse tamamlattırılır, fazla ise iade edilir.
17 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle, bu maddeye birinci fıkradan sonra
gelmek üzere fıkra eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.
Islahın etkisi
MADDE 179- (1) Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün
usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur.
(2) Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap
tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı
tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi, reddi
veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz.
(3) Şu kadar ki, ıslahtan sonra yapılacak tahkikat sonucuna göre, bu işlemlerin göz
önünde tutulması gerekmiyorsa, bunlar da yapılmamış sayılır.
Davanın tamamen ıslahı
MADDE 180- (1) Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden
itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı
kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kısmen ıslah
MADDE 181- (1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması
için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç
yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kötüniyetli ıslah
MADDE 182- (1) Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi
kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ıslahı dikkate
almadan karar verir. Ayrıca hâkim, kötüniyetle ıslaha başvuranı, karşı tarafın bu yüzden
uğradığı bütün zararlarını ödemeye ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar
disiplin para cezasına mahkûm eder.
Maddi hataların düzeltilmesi
MADDE 183- (1) Tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki
açık yazı ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Taraflardan birinin yazı veya
hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde
bu durum da dikkate alınır.
YEDİNCİ AYIRIM
Toplu Mahkemelerde Tahkikat
(Ek:22/7/2020-7251/19 md.)
Toplu mahkemelerde tahkikat
MADDE 183/A- (Ek:22/7/2020-7251/19 md.)
(1) Dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilen delil tespiti, ihtiyati
haciz ve ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki koruma tedbirleri de dâhil olmak üzere toplu
mahkemenin görevine giren dava ve işlerde tüm yargılama aşamaları heyet tarafından yerine
getirilir ve karara bağlanır.
(2) Heyet, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, iş veya davanın
özelliğine göre tahkikatın, tahkikat hâkimi olarak görevlendirilen bir üye tarafından yapılmasına
karar verebilir.
(3) Tahkikatın heyetçe yürütüldüğü iş veya davalarda mahkeme başkanı, belirli bazı
tahkikat işlemlerini yapmak üzere, üyelerden birini naip hâkim olarak görevlendirebilir.
(4) Mahkeme başkanı, mahkemenin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasını sağlar ve
bu yolda uygun göreceği önlemleri alır.
ALTINCI BÖLÜM
Tahkikatın Sona Ermesi ve Sözlü Yargılama
Tahkikatın sona ermesi
MADDE 184- (1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri
inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama
yapabilmeleri için söz verir.
(2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı
gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.
Toplu mahkemelerde tahkikatın sona ermesi
MADDE 185- (1) Toplu mahkemelerde, tahkikatı yapmakla görevlendirilen hâkim,
tahkikatın tamamlandığı kanaatine varırsa, tarafların davanın tümü hakkında açıklama
yapabilmeleri için dosyayı mahkeme başkanına verir.
(2) Toplu mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse tahkikat için
görevlendirilen hâkim tarafından dinlenen tanıkları ve bilirkişiyi tekrar çağırıp dinleyebileceği
gibi, davanın maddi vakıaları hakkında gösterilen ve mahkemeye verilememiş veya
getirtilmemiş olan delillerin verilmesini veya getirtilmesini de kararlaştırabilir. Kurul, eksik
gördüğü tahkikatı kendisi tamamlayabileceği gibi hâkimlerden birine de verebilir.
(3) Toplu mahkeme, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra,
tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini tefhim eder.
Sözlü yargılama
MADDE 186- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/20 md.) Mahkeme, tahkikatın bittiğini
tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda
taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır
bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir. (Ek
cümle:22/7/2020-7251/20 md.) Şu kadar ki, 150 nci madde hükmü saklıdır.
DÖRDÜNCÜ KISIM
İspat ve Deliller
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
İspatın konusu
MADDE 187- (1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın
çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil
gösterilir.
(2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.
İkrar
MADDE 188- (1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri
vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.
(2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez.
(3) Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.
İspat hakkı
MADDE 189- (1) Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat
hakkına sahiptir.
(2) Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın
ispatında dikkate alınamaz.
(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat
olunamaz.
(4) Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar
verilir.
İspat yükü
MADDE 190- (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen
vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya
ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni
karinenin aksini ispat edebilir.
Karşı ispat
MADDE 191- (1) Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı
hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış
sayılmaz.
Kanunda düzenlenmemiş deliller
MADDE 192- (1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği
hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.
Delil sözleşmesi
MADDE 193- (1) Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek
imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya
delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların
da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.
(2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade
güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.
Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi
MADDE 194- (1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için
gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Başka yerden getirtilecek deliller
MADDE 195- (1) Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen
delillerin getirtilmesi için, mahkemece ilgili resmî makam ve mercilerle üçüncü kişilere bu
husus bildirilir. Mahkemeye getirtilmesi mümkün olmayan deliller, bulunduğu yerde
incelenebilir veya dinlenebilir.
Delilden vazgeçme
MADDE 196- (1) Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile
dayanmaktan vazgeçemez.
Delillerin incelenmesi ve istinabe
MADDE 197- (1) Kanunda belirtilen hâller dışında, deliller davaya bakan mahkeme
huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir. Zorunlu hâllerde,
bazı delillerin incelenmesi başka bir duruşmaya bırakılabilir.
(2) Başka yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen deliller, o yerde istinabe
yoluyla toplanabilir.
(3) Delillerin incelenmesi veya beyanların dinlenmesi sırasında taraflar, istinabe
olunan mahkemede hazır bulunabilir ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullanabilirler. Bu
hususu sağlamak için, taraflara incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildirilir. Bu davet üzerine
taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunmasalar dahi deliller incelenir veya beyanlar
dinlenir.
Delillerin değerlendirilmesi
MADDE 198- (1) Kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri serbestçe değerlendirir.
İKİNCİ BÖLÜM
Belge ve Senet
Belge
MADDE 199- (1) Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı
metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile
elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.
Senetle ispat zorunluluğu
MADDE 200- (1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi,
ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar
veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu
hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle
ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme
hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.
Senede karşı tanıkla ispat yasağı
MADDE 201- (1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm
ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz
Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Delil başlangıcı
MADDE 202- (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı
bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla
birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse
veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları
MADDE 203- (1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki
işlemler.
b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak
yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü
güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut
usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu
kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.
İlamların ve resmî senetlerin ispat gücü
MADDE 204- (1) İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat
olunmadıkça kesin delil sayılırlar.
(2) İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili
memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya
kadar kesin delil sayılırlar.
(3) Mahkeme, yukarıdaki belgelerden biri hakkında şüphe uyandıran bir hâl görürse,
ilgili daireden açıklama isteyebilir.
Adi senetlerin ispat gücü
MADDE 205- (1) Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkâr edenden
sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar.
(2) Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet
hükmündedir.
(3) Hâkim, mahkemeye delil olarak sunulan elektronik imzalı belgenin, güvenli
elektronik imza ile oluşturulmuş olup olmadığını resen inceler.
İmza atamayanların durumu18
MADDE 206- (1) Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir
alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet
niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.(18)
(2) (Ek:22/7/2020-7251/21 md.)(18) Okuma ve yazma bildiği hâlde imza atamayanların
mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren
belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine
bağlıdır.
(3) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan
işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin
başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir
örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı
değildir.
18 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle, birinci fıkrada yer alan “İmza”
ibaresi “Okuma ve yazma bilmediği için imza” şeklinde değiştirilmiş, maddeye birinci fıkradan sonra
gelmek üzere fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
(4) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce onaylanacak veya düzenlenecek
olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.19
Senette çıkıntı, kazıntı ve silinti
MADDE 207- (1) Senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa, inkâr hâlinde
göz önünde tutulmaz. Bu tür çıkıntı, kazıntı veya silinti mahkemece senedin geçerliliğine ve
anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabilir.
Yazı veya imza inkârı
MADDE 208- (1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir
belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde
belge, aleyhine delil olarak kullanılır.
(2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp
mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır.
(3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde
ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir.
(4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili
evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara
bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden
tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.
Yazı veya imza inkârının sonucu
MADDE 209- (1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir
karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın
sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik
iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler
talep edebilir.
Güvenli elektronik imzalı belgenin inkârı
MADDE 210- (1) Güvenli elektronik imzayla oluşturulmuş verinin inkârı hâlinde,
hâkim tarafından veriyi inkâr eden taraf dinlendikten sonra bir kanaate varılamamışsa,
bilirkişi incelemesine başvurulur.
Sahtelik incelemesi
MADDE 211- (1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta
karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle
karar verilir:
19 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle, bu fıkraya “noterlerce” ibaresinden
sonra gelmek üzere “onaylanacak veya” ibaresi eklenmiştir.
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat
edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve
diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek
duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin
sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde
hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır;
bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda
kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden
önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili
yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları
esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın
yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Sahte senedin iptali
MADDE 212- (1) Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleştikten sonra, senedin
altına sahte olduğu yazılarak senet iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgili dairedeki aslı
da bu yolla iptal edilir.
Haksız yere sahtelik iddiası
MADDE 213- (1) Sahtelik iddiası sonunda haksız çıkan taraf kötüniyetli ise bu
sebeple ertelenen her bir duruşma için celse harcına ve talep hâlinde bu sebeple diğer tarafın
uğradığı zararları tazmin etmeye mahkûm edilir.
(2) Resmî senetteki imza veya yazı inkâr edildiğinde, yukarıdaki harç miktarı iki katı
olarak uygulanır.
(3) Bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesinden önce, tarafların sahteliğe
ilişkin iddialarından vazgeçmeleri hâlinde, hâkim, tazminattan indirim yapabileceği gibi
tazminata hükmetmeyebilir.
Sahtelik hakkında hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının etkisi
MADDE 214- (1) Belgenin sahte olmadığına dair hukuk mahkemesince verilen karar
kesinleştikten sonra, söz konusu belge hakkında ceza mahkemesinde de sahtelik iddiası dinlenmez.
(2) Ceza mahkemesince belgeyi düzenleyen hakkında ceza verilmesine yer olmadığı
ya da beraat kararı verilmiş olması, hukuk mahkemesinin belgenin sahteliğini incelemesini
engellemez.
Belgelerin halefler aleyhine kullanılması ve adi senetlerin üçüncü kişiler için
hüküm ifade etmesi20
MADDE 215- (1) Bir kimsenin aleyhine delil olarak kullanılabilecek belgeler, o
kimsenin halefleri aleyhine de delil teşkil eder.
20 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle, bu madde başlığı “Belgelerin halefler
aleyhine kullanılması” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/22 md.) Bir adi senet bakımından, kendisine ibraz olunduğu
noter veya yetkili memur tarafından usulüne uygun olarak onaylanmış ise ibraz tarihi, resmi
bir işleme konu olmuşsa işlem tarihi, imza edenlerden biri ölmüşse ölüm tarihi, imza
edenlerden birinin imza etmesine fiilen imkân kalmamışsa bu imkânı ortadan kaldıran olayın
meydana geldiği tarih üçüncü kişiler hakkında da hüküm ifade eder. Adi senette bahsedilen
diğer senetlerin tarihleri, üçüncü kişiler hakkında ancak son senet tarihinin onaylanmış
olduğunun kabul edildiği tarihte hüküm ifade eder.
Mahkemece belge aslının istenmesi ve geri verilmesi
MADDE 216- (1) Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda,
mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının verilmesini de
isteyebilir.
(2) Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar,
istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek zorundadır.
(3) Mahkeme, belge aslının verilmesi durumunda, belgenin saklanması için gerekli
tedbirleri alır veya istendiğinde tekrar verilmek üzere belgeyi ibraz edene geri verebilir.
(4) Taraflardan biri elindeki belgenin aslını mahkemeye verirse, bu belgenin geri
verilmesini talep edebilir. Bu takdirde hâkim, belgenin aslının verilip verilmeyeceğine karar
verir. Geri verilmesine karar verildiğinde, aslına uygun olduğu mahkeme mührü ve yazı işleri
müdürünün imzasıyla onanmış örneği dosyaya konur.
Belge aslının ibrazı usulü
MADDE 217- (1) Bir kişi veya kurumun elinde bulunup mahkemeye teslim edilmesi
gereken belgenin aslı istendiğinde, kişi veya kurumun bulunduğu ya da belgenin teslim
edileceği yerdeki asliye mahkemesi tarafından örneği onaylanarak aslı mahkemeye gönderilir
yahut teslim edilir.
(2) Mahkemece onaylanmış belge örneği, aslı gibi hüküm ifade eder.
Belgenin yerinde incelenmesi
MADDE 218- (1) Mahkemeye getirilmesi zor veya sakıncalı olan belgeler, hâkim
veya görevlendireceği bilirkişi tarafından yerinde incelenir ya da bu belgelerin mahkemeye
sunulmuş örnekleri asıllarıyla karşılaştırılır. İnceleme sonunda bir tutanak düzenlenir ve
gerekli görülürse uygun teknik araçlarla belgenin aslı kaydedilir.
(2) Mahkemenin bu yöndeki emrinin yerine getirilmesine haklı bir sebep olmaksızın
engel olunması hâlinde hâkim tarafından, engel olan kişi hakkında sebep olduğu giderlere ve
beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.
Gerektiğinde zor kullanılmasına da karar verilebilir.
Tarafların belgeleri ibrazı zorunluluğu
MADDE 219- (1) Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve
ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise
belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama
kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
(2) Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı
örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.
Tarafın belgeyi ibraz etmemesi
MADDE 220- (1) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve
bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin
elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var
olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme
bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
(2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle
bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da
bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
(3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez
ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez
ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse,
mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.
Üçüncü kişinin belgeyi ibraz etmemesi
MADDE 221- (1) Mahkeme, üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin
taraflarca ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar verirse, bu belgenin ibrazını
emreder.
(2) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen herkes, elindeki belgeyi ibraz etmek; belgeyi
ibraz edememesi hâlinde ise bunun sebebini delilleri ile birlikte açıklamak zorundadır.
Mahkeme yapılan açıklamayı yeterli görmezse, bu kimseyi tanık olarak dinleyebilir.
(3) Belgeyi ibraz zorunda olanlar, tanıklıktan çekinmeye ilişkin hükümlere göre,
belgeyi ibrazdan veya bu konudaki tanıklıktan çekinebilirler. Belgeyi ibraz veya bu konuda
tanıklık yapmak zorunda olanlar hakkında, tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.
Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması
MADDE 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına
kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre
eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter
kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi
ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak
tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari
defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle
ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci
fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt
içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun
olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.21
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan
ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki
kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep
eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Yabancı dilde yazılmış belgeler
MADDE 223- (1) Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de
mahkemeye sunmak zorundadır.
(2) Mahkeme kendiliğinden veya diğer tarafın talebi üzerine, belgenin resmî tercümesini
de isteyebilir.
Yabancı resmî belgelerin yetkili makamlar tarafından onaylanması zorunluluğu
MADDE 224- (1) Yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin,
Türkiye’de bu vasfı taşıması, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk
konsolosluk makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır.
(2) Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin
tasdiki ile ilgili hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yemin
Yeminin konusu
MADDE 225- (1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan,
çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu
bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
Yemine konu olamayacak vakıalar
MADDE 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz:
a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
21 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan “ilgili hususta hiç
bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.
b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli
görülmediği hâller.
c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması
ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.
Yemin teklifi
MADDE 227- (1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili
olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir.
(2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer
taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.
Yemine davet
MADDE 228- (1) Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı
takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.
(2) Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli
bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya
gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu
vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.
Yemin etmemenin sonuçları
MADDE 229- (1) Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte
mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini
iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
(2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa
ispat edilememiş sayılır.
Yeminin iade olunamayacağı hâller
MADDE 230- (1)Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca
kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez
Ölüm veya fiil ehliyetinin kaybı
MADDE 231- (1) Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil
ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır.
Yemini yerine getirecek kimseler
MADDE 232- (1) Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur.
(2) Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına
yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya
organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.
(3) Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci
fıkra hükmü uygulanmaz.
Yeminin şekli
MADDE 233- (1) Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
(2) Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin
edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde
cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
(3) Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse;
hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
(4) Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir
şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler
üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe
uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım
bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.
(5) Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.
Sağır ve dilsizlerin yemini
MADDE 234- (1) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki
beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler.
(2) Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi
aracılığıyla yemin ederler.
Hasta veya engellilerin mahkeme dışında yemini22
MADDE 235- (1) Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya
engelli ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri
ve karşı taraf da hazır bulunabilir.
Yemin edecek kimsenin mahkemenin yargı çevresi dışında olması
MADDE 236- (1) Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya
bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il
dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin
icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.
Yemin konusunun açıklattırılması
MADDE 237- (1) Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan
hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye
sorabilir.
22 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu maddenin başlığında yer alan
“özürlülerin” ibaresi “engellilerin”, birinci fıkrasında yer alan “özürlü” ibaresi “engelli” şeklinde
değiştirilmiştir.
Yemin tutanağının düzenlenmesi
MADDE 238- (1) Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve
yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen
cevabı tutanağa kaydeder.
Yalan yere yemin iddiası
MADDE 239- (1) Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza
davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Tanık
Tanık gösterme şekli
MADDE 240- (1) Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir.
(2) Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen
tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu
listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez.
(3) Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa,
tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres
gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş
sayılır.
Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi
MADDE 241- (1) Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat
edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların
dinlenilmemesine karar verebilir.
Tanıklığın izne bağlı olduğu hâller
MADDE 242- (1) Kamu görevlileri, görevlerinden ayrılmış olsalar bile, görevleri
gereğince sır olarak saklamak zorunda oldukları hususlar hakkında, sırrın ait olduğu resmî
makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemezler. Bu izin, milletvekilleri hakkında
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında
Cumhurbaşkanı ve diğerleri hakkında bağlı oldukları bakan veya kuruluşun amiri tarafından
verilir.23
(2) Tanıklık kamu yararına aykırı bulunmadıkça izin verilmesinden kaçınılamaz.
(3) Bu izin, mahkeme kararı üzerine yazı ile istenir ve izin verilince tanık davet
edilerek dinlenir.
23 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 191 inci maddesiyle bu fıkrada yer
alan “, Bakanlar Kurulu üyeleri” ibaresi “üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar”
şeklinde değiştirilmiştir.
Tanığın davet edilmesi
MADDE 243- (1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca
hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve
dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır
bulundurursa tanıklar dinlenir.
(2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir.
Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir.
(3) Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan
yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar,
bu durumda uygulanmaz.
Davetiyenin içeriği
MADDE 244- (1) Tanıklara gönderilecek davetiyede;
a) Tanığın adı, soyadı ve açık adresi,
b) Tarafların ad ve soyadları,
c) Tanıklık yapacağı konu,
ç) Hazır bulunması gereken yer, gün ve saat,
d) Gelmemesinin veya gelmesine rağmen tanıklıktan ya da yemin etmekten çekinmesinin
hukuki ve cezai sonuçları,
e) Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarife gereğince ücret ödeneceği,
yazılır.
Çağrıya uyma zorunluluğu
MADDE 245- (1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için
çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret
bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce
gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve
disiplin para cezası kaldırılır.
Tanığa soru kâğıdı gönderilmesi
MADDE 246- (1) Hâkim gerekli görülen hâllerde, sözlü olarak dinlenmesi yerine,
belirlenecek süre içinde cevaplarını yazılı olarak bildirmesi için tanığa soru kâğıdı
gönderilmesine karar verebilir. Bu şekilde işlem yapılması, tanığın vereceği cevabın hükme
yeterli olup olmadığı hususunu hâkimin takdir etmesine engel olamaz. Hâkim, verilen yazılı
cevapların yetersiz olması hâlinde, tanığı dinlemek üzere davet edebilir.
Tanıklıktan çekinme hakkı
MADDE 247- (1) Kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış
bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir.
(2) Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığı hâlinde, hâkim tanık
olarak çağrılmış kimsenin çekinme hakkı bulunduğunu önceden hatırlatır.
Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme
MADDE 248- (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilirler:
a) İki taraftan birinin nişanlısı.
b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu.
ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı
ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları.
e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.
Sır nedeniyle tanıklıktan çekinme
MADDE 249- (1) Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında
tanıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Ancak,
19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi
tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler.
Menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinme
MADDE 250- (1) Aşağıdaki hâllerde tanıklıktan çekinilebilir:
a) Tanığın beyanı kendisine veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birine
doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse.
b) Tanığın beyanı kendisinin veya 248 inci maddede yazılı kimselerden birinin şeref
veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa.
c) Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet
verecekse.
Tanıklıktan çekinme hakkının istisnaları
MADDE 251- (1) 248 ve 249 uncu maddeler ile 250 nci maddenin (a) bendindeki
hâllerde;
a) Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olarak bulundurulmuş olan kimse o
işlemin esası ve içeriği hakkında,
b) Aile bireylerinin doğum, ölüm veya evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında,
c) Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin
vakıalar hakkında,
ç) Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler
hakkında,
tanıklıktan çekinilemez.
Çekinme sebeplerinin bildirilmesi ve incelenmesi
MADDE 252- (1) Tanıklıktan çekinen kimse, çekinme sebebini ve bu sebebi haklı
gösterecek delilini, dinleneceği günden önce yazılı veya davet edildiği duruşmada sözlü
olarak bildirmek zorundadır.
(2) Çekinme sebeplerini ve bunun dayanaklarını önceden bildirmiş olan tanık belli
günde mahkemeye gelmek zorunda değildir.
(3) Mahkeme, duruşmada bulunan tarafları dinledikten sonra tanıklıktan çekinmenin
haklı olup olmadığına karar verir.
Çekinmenin kabul edilmemesinin sonucu
MADDE 253- (1) Tanık, kanuni bir sebep göstermeden tanıklıktan çekinir, yemin
etmez veya göstermiş olduğu sebep mahkemece kabul edilmemesine rağmen tanıklık
yapmaktan çekinirse beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para
cezasına ve bu yüzden doğan giderleri ödemesine hükmedilerek, yeniden dinlenilmek üzere
yargılama başka güne bırakılır.
(2) Tanık kendisine sorulan sorulara cevap vermez veya yemin etmemekte direnirse o
mahkemece iki haftayı geçmemek üzere disiplin hapsine mahkûm edilir.
Tanığın kimliğinin tespiti
MADDE 254- (1) Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi,
mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı,
tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur.
Tanıklara itiraz
MADDE 255- (1) Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu
konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir.
Tanığa görevinin önemini anlatma
MADDE 256- (1) Tanığa dinlenmeden önce;
a) Gerçeği söylemesinin önemi,
b) Gerçeği söylememesi hâlinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı,
c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,
ç) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu
terk edemeyeceği ve gerekirse diğer tanıklarla yüzleştirilebileceği,
anlatılır.
Yeminsiz dinlenecekler
MADDE 257- (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlendiği sırada onbeş yaşını bitirmemiş olanlar.
b) Yeminin niteliğini ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip
olmayanlar.
Yeminin zamanı ve şekli
MADDE 258- (1) Yemin, tanığın dinlenilmesinden önce eda edilir.
(2) Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.
(3) Hâkim tanığa, “Tanık sıfatıyla sorulacak sorulara vereceğiniz cevapların gerçeğe
aykırı olmayacağına ve bilginizden hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve
kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyor musunuz?” diye sorar. Tanık
da cevaben, “Sorulacak sorulara, hiçbir şey saklamadan doğru cevap vereceğime namusum,
şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle
yemin eda edilmiş sayılır.
Tanıkların mahkemede dinlenilmesi
MADDE 259- (1) Tanıklar davaya bakan mahkemede dinlenir.
(2) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekliyse, tanığın olayın gerçekleştiği
veya şeyin bulunduğu yerde dinlenilmesine karar verebilir.
(3) Mahkeme, hasta veya engelli olmasından dolayı gelemeyen tanığı bulunduğu yerde
dinler.24
(4) Mahkemenin yargı çevresi dışında bulunan tanığın, bulunduğu yer mahkemesi
tarafından dinlenmesine karar verilebilir. İstinabe yolu ile dinlenilmesine karar verilen
tanığın, nerede, hangi gün ve saatte dinleneceği hususu, talepleri hâlinde taraflara tebliğ edilir.
Bu durumda, tanığın, hangi hususlardan dolayı dinleneceğini hâkim belirler.
Tanığın bilgilendirilmesi
MADDE 260- (1) Tanık dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili
olarak, hâkim tarafından kendisine bilgi verilir ve tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini
söylemesi istenir.
Tanığın dinlenilme şekli
MADDE 261- (1) Tanıklar, hâkim tarafından ayrı ayrı dinlenir ve biri dinlenirken
henüz dinlenmemiş olanlar salonda bulunamazlar. Tanıklar gerektiğinde yüzleştirilirler.
(2) Tanık, bildiğini sözlü olarak açıklar ve sözü kesilmeden dinlenir. Dinlenilme
sırasında, tanık, yazılı notlar kullanamaz. Şu kadar ki, tanık tarihleri ve rakamları tespit etmek
veya bazı hususları açıklamak ya da hatırlayabilmek için yazılarına bakmak zorunda olduğunu
hâkime söylerse, hâkim derhâl yazılarına bakmasına veya belirleyeceği duruşmada yeniden
dinlenmesine karar verebilir.
(3) Hâkim, tanık sözünü bitirdikten sonra, ifade ettiği hususların açıklanması veya
tamamlanması amacıyla başka sorular da sorabilir.
(4) Toplu mahkemede başkan, hâkimlerden her birinin tanığa doğrudan doğruya soru
sormasına izin verir.
24 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “özürlü” ibaresi
“engelli” şeklinde değiştirilmiştir.
(5) Tanığın sözleri tutanağa yazılarak önünde okunur ve tutanağın altı kendisine imza
ettirilir.
Yasak davranışlar
MADDE 262- (1) Tarafların, tanığın sözünü kesmeleri, söz veya hareketle onu övmeleri
veya tahkir etmeleri yasaktır. Buna aykırı davranan taraf veya vekili, hâkimin uyarısına rağmen
davranışını devam ettirecek olursa, 79 veya 151 inci maddeler uyarınca işlem yapılır.
Tercüman ve bilirkişi kullanılması
MADDE 263- (1) Tanık Türkçe bilmezse tercümanla dinlenir.
(2) Tanık, sağır ve dilsiz olup okuma ve yazmayı biliyorsa, sorular kendisine yazılı
olarak bildirilir ve cevapları yazdırılır; okuma ve yazma bilmediği takdirde, hâkim, kendisini
işaret dilinden anlayan bilirkişi yardımıyla dinler.
Yalan yere veya menfaat temin ederek tanıklık edilmesi ve sonuçları
MADDE 264- (1) Hâkim, tanığın tanıklığı esnasında yalan söylediği veya menfaat
temin ederek tanıklık ettiği hakkında yeterli delil veya emare elde ederse bir tutanak düzenler
ve bu tutanağı derhâl Cumhuriyet başsavcılığına gönderir.
(2) Hâkim, tanığın ve suçta ortakları varsa onların tutuklanmasına da karar verebilir ve
kovuşturma yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına sevk eder.
Tanığa ödenecek ücret ve giderler25
MADDE 265- (1) Mahkeme tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca
hazırlanan tarifeye göre, kaybettiği zaman ile orantılı bir ücret verilir. Tanık hazır olmak için
seyahat etmek zorunda kalmışsa yol giderleri ile tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama ve
beslenme giderleri de karşılanır.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre ödenmesi gereken ücret ve giderler, hiçbir vergi, resim
ve harca tabi değildir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Bilirkişi İncelemesi
Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller
MADDE 266- (1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren
hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün
alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya
tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan
konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Hukuk öğrenimi
görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe,
bilirkişi olarak görevlendirilemez.
25 Bu maddenin birinci fıkrasında yer alan tarife ile ilgili olarak 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi” ne bakınız.
Bilirkişi sayısının belirlenmesi
MADDE 267- (1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir.
Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir
kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.
Bilirkişilerin görevlendirilmesi
MADDE 268- (Değişik : 3/11/2016-6754/50 md.)
(1) Bilirkişiler, bölge adliye mahkemelerinin yargı çevreleri esas alınmak suretiyle
bilirkişilik bölge kurulu tarafından hazırlanan listede yer alan kişiler arasından seçilir. Ancak
kendi bölge listesinde ilgili uzmanlık alanında bilirkişi olmasına rağmen diğer bir bölgedeki
bilirkişinin, görevlendirme yapılan yere daha yakın bir mesafede bulunması durumunda, bu
listeden de görevlendirme yapılabilir.
(2) Bölge kurulunun hazırladığı listede bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında
bilirkişi bulunmaması hâlinde, diğer bölge kurullarının listelerinden; burada da bulunmaması
hâlinde, Bilirkişilik Kanununun 10 uncu maddesinin (d), (e) ve (f) bentleri hariç birinci
fıkrasında yer alan şartları da taşımak kaydıyla listelerin dışından bilirkişi görevlendirilebilir.
Listelerin dışından görevlendirilen bilirkişiler, bölge kuruluna bildirilir.26
(3) Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri
konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur. Ancak kamu görevlilerine, bağlı bulundukları
kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.
Bilirkişilik görevinin kapsamı
MADDE 269- (1) Bilirkişilik görevi, mahkemece yapılan davete uyup tayin edilen
gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayı, yemin etmeyi ve bilgisine başvurulan konuda
süresinde oy ve görüşünü mahkemeye bildirmeyi kapsar.
(2) Geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan davete uyup, tayin edilen gün ve
saatte mahkemede hazır bulunmayan yahut mahkemeye gelip de yemin etmekten veya
süresinde oy ve görüş bildirmekten kaçınan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin
hükümleri uygulanır ve durum bilirkişilik bölge kuruluna bildirilir.27
Bilirkişilik görevini kabulle yükümlü olanlar
MADDE 270- (1) Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini
kabulle yükümlüdürler:
a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış
olanlar.
26 15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı KHK’nin 161 inci maddesiyle, bu maddede yer alan “(ç), (d) ve (e)”
ibaresi “(d), (e) ve (f)” şeklinde değiştirilmiş, daha sonra bu hüküm 1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı
Kanunun 156 ncı maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
27 3/11/2016 tarihli ve 6754 sayılı Kanunun 51 inci maddesiyle bu fıkrada yer alan “uygulanır”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve durum bilirkişilik bölge kuruluna bildirilir” ibaresi eklenmiştir.
b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine
olanak bulunmayanlar.
c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili
kılınmış olanlar.
(2) Bu kişiler, ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir
diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler.
Bilirkişiye yemin verdirilmesi
MADDE 271- (1) Listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan
bilirkişilere, bilirkişilik bölge kurulu veya bulunduğu yer il adli yargı adalet komisyonu
huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve
objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç
ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin
verdirilir. Bu bilirkişilere, görevlendirildikleri her dava veya işte ayrıca yemin verdirilmez;
sadece görevlendirme yazısında, bilirkişilere önceden etmiş bulundukları yemine bağlı
kalmak suretiyle oy ve görüş bildirmek zorunda oldukları hususu hatırlatılır.28
(2) Listelere kaydedilmemiş olan kişiler arasından bilirkişiler görevlendirilmişse,
kendilerine, görevlendiren mahkemece, huzurda, göreve başlamadan önce, birinci fıkrada
belirtilen şekilde yemin verdirilir. Yemine ilişkin tutanak, hâkim, zabıt kâtibi ve bilirkişi
tarafından imzalanır.
Bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi
MADDE 272- (1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar,
bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden
tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.
(2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında
gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden
alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.
(3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar,
bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya
bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta
içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez.
(4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep,
bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule
ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla
birlikte kanun yoluna başvurulabilir.
28 3/11/2016 tarihli ve 6754 sayılı Kanunun 52 nci maddesiyle bu fıkrada yer alan “bilirkişilere,”
ibaresinden sonra gelmek üzere “bilirkişilik bölge kurulu veya bulunduğu yer” ibaresi eklenmiştir.
Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi
MADDE 273- (1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin
görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:
a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.
b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.
c) Raporun verilme süresi.
(2) Bilirkişiye, görevlendirme yazısının ekinde, inceleyeceği şeyler, dizi pusulasına
bağlı olarak ve gerekiyorsa mühürlü bir biçimde teslim edilir; ayrıca bu husus tutanakta
gösterilir.
Bilirkişinin görev süresi
MADDE 274- (1) Bilirkişi raporunun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez.
Bilirkişinin talebi üzerine, kendisini görevlendiren mahkeme gerekçesini göstererek, süreyi üç
ayı geçmemek üzere uzatabilir. (Ek cümle: 28/2/2018-7101/56 md.) Ancak basit yargılama
usulüne tabi dava ve işlerde bu süreler iki ay olarak uygulanır.
(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi görevden alınıp, yerine bir
başka kimse, bilirkişi olarak görevlendirilebilir. Bu durumda mahkeme, görevden alınmış
olan bilirkişiden, görevden alındığı ana kadar yapmış olduğu işlemler hakkında açıklama
yapmasını talep eder ve ayrıca bilirkişinin dizi pusulasına bağlı bir biçimde görevi sebebiyle
incelenmek üzere kendisine teslim edilmiş bulunan dosya ve eklerini mahkemeye hemen tevdi
etmesini ister. (Değişik son cümle: 3/11/2016-6754/53 md.) Ayrıca hukuki ve cezai
sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, bilirkişiye ücret ve masraf adı altında
hiçbir ödeme yapılmamasına karar verilebilir ve gerekçesi gösterilerek gerekli yaptırımların
uygulanması bilirkişilik bölge kurulundan talep edilir.
Bilirkişinin haber verme yükümlülüğü
MADDE 275- (1) Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin,
uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve
tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya
görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan
mahkemeye bildirir.
(2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması
ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir
hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.
Bilirkişinin görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü
MADDE 276- (1) Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine
getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye
bırakamaz.
Bilirkişinin sır saklama yükümlülüğü
MADDE 277- (1) Bilirkişi, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği
sırları saklamak, kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmakla yükümlüdür.
Bilirkişinin yetkileri
MADDE 278- (1) Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.
(2) Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün
giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir.
(3) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun
bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı
hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği
hususu önceden hatırlatılır.
(4) Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması
zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında
taraflar da hazır bulunabilir.
Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor
MADDE 279- (1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak
bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem
ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında
görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin
imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde
de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse,
bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır.
Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu
hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve
görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) (Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları
sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama
yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde
bulunamaz.
Bilirkişi raporunun verilmesi
MADDE 280- (1) Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen
şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır
ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.
Bilirkişi raporuna itiraz
MADDE 281- (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren
iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını;
belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya
yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. (Ek cümle:22/7/2020-7251/24 md.)
Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması
ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine bu süre içinde mahkemeye
başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve
iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya
açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek
rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da
kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği
bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi
MADDE 282- (1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe
değerlendirir.
Bilirkişi gider ve ücreti29
MADDE 283- (1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile
inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığınca
çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.
Bilirkişinin ceza hukuku bakımından durumu
MADDE 284- (1) Bilirkişi, Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisidir.
Bilirkişinin hukuki sorumluluğu
MADDE 285- (1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu
gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu
zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.
(2) Devlet, ödediği tazminat için sorumlu bilirkişiye rücu eder.
Davaların açılacağı mahkeme
MADDE 286- (1) Devlet aleyhine açılacak olan tazminat davası, gerçeğe aykırı
bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu mahkemenin
yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinde; bölge adliye
mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
29 Bu maddede yer alan tarife ile ilgili olarak 1/10/2016 tarihli ve 29844 sayılı Resmi Gazete’ye bakınız.
(2) Devletin sorumlu bilirkişiye karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara
bağlamış olan mahkemede görülür.
Rücu davasında zamanaşımı
MADDE 287- (1) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu bilirkişiye, ödeme
tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder. Hükme esas alınan bilirkişi raporu kasten gerçeğe
aykırı olarak düzenlenmişse, bu durumda, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
ALTINCI BÖLÜM
Keşif
Keşif kararı
MADDE 288- (1) Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları
yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla
keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur.
(2) Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi
üzerine veya resen alınır.
Keşfe yetkili mahkeme
MADDE 289- (1) Keşif, davaya bakan mahkemece icra edilir. Keşif konusu,
mahkemenin yargı çevresi dışında ise inceleme istinabe suretiyle yapılır.
(2) Keşif konusu, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise inceleme, davaya bakan
mahkeme tarafından da yerine getirilebilir.
Keşfin yapılması
MADDE 290- (1) Keşfin yeri, kapsamı ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir.
Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır.30
(2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm
işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/25 md.)
Tutanağa, hâkimin keşif konusu ve mahalliyle ilgili gözlemleri de yazılır. Plan, çizim,
fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir.
(3) Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini tespit için temsili uygulama da
yaptırabilir.
Keşfe katlanma zorunluluğu
MADDE 291- (1) Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve
engelleyici tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadırlar.
(2) Keşif yapılmasına taraflardan birinin karşı koyması hâlinde, o kimse ispat yükü
kendisine düşen taraf ise bu delilden vazgeçmiş; diğer taraf ise iddia edilen vakıayı kabul etmiş
sayılır. Şu kadar ki, hâkim duruma ve karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamayabilir.
30 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 25 inci maddesiyle, bu fıkraya “yeri” ibaresinden sonra
gelmek üzere “, kapsamı” ibaresi eklenmiştir.
(3) Keşif, üçüncü kişi için uygun olan zamanda yapılır. Keşif zamanı ve yeri üçüncü
kişiye bildirilir. Gecikmesinde zarar umulan hâllerde bildirim yapılmaksızın keşif icra edilir.
Keşfe karşı koyma hâlinde hâkim, üçüncü kişiyi karşı koymanın sebep olduğu giderlere ve
beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder;
gerektiğinde zor kullanılmasına karar verebilir. Ancak, üçüncü kişi tanıklıktan çekinme
sebeplerine dayanarak keşfe katlanma yükümlülüğünden kaçınabilir.
Soybağı tespiti için inceleme
MADDE 292- (1) Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun
olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti
amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep
olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına
karar verir.
(2) Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğunu ileri sürerek bu yükümlülükten
kaçınamaz.
YEDİNCİ BÖLÜM
Uzman Görüşü
Uzman görüşü
MADDE 293- (1) Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel
mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.
(2) Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet
edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar
gerekli soruları sorabilir.
(3) Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış
olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz.
BEŞİNCİ KISIM
Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf İşlemleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Hüküm
Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi
MADDE 294- (1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona
erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.
(2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
(3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek
okunması suretiyle olur.
(4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli
kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.
(5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler.
(6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar
hakkında da uygulanır.
Hükmün müzakeresi
MADDE 295- (1) Hüküm, gizli müzakere edilerek hazırlanır ve alenen tefhim olunur.
(2) Hükmü, yargılamanın sona erdiğinin bildirildiği duruşmada hazır bulunan hâkim
veya hâkimler verir. Bu şekilde hüküm verebilecek hâkimlerin tamamı hazır bulunmadıkça
hüküm hakkında görüşme yapılamaz.
(3) Hükmün müzakeresi sırasında, yargılamanın sona erdiğinin bildirildiği duruşmada
hazır bulunan hâkim bulunmuyorsa, gerekli görüldüğü takdirde tarafların sözlü açıklamaları
tekrar dinlendikten sonra müzakere edilir ve hüküm verilir.
Hükmün oylanması ve yeter sayı
MADDE 296- (1) Toplu mahkemelerde hüküm hakkındaki müzakereyi mahkeme
başkanı idare eder. Müzakere yapıldıktan sonra, başkan, müzakereye katılan en kıdemsiz
üyeden başlayarak her üyenin ayrı ayrı oyunu alır ve en son kendi oyunu açıklar.
(2) Hüküm, oy çokluğu ile de verilebilir.
Hükmün kapsamı
MADDE 297- (1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki
hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve
soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla
verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları,
çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini,
sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan
kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,
taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların,
sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Hükmün yazılması
MADDE 298- (1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya
hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
Hükmün imza edilememesi
MADDE 299- (1) Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar
imzalanmadan, hâkim ölür veya herhangi bir sebeple imzalayamayacak hâle düşerse, yeni
hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu
mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından
imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza
edememesinin sebebi yazılarak imza olunur.
Hükmün korunması
MADDE 300- (1) Hükme katılan hâkimlerle zabıt kâtibinin imzalarını ve mahkeme
mührünü taşıyan hüküm arşivde korunur.
Hüküm nüshası
MADDE 301- (1) Hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile
mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan her birine makbuz
karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Hükmün bir
nüshası da dosyasında saklanır.
(2) Taraflardan her birine verilen hüküm nüshası ilamdır.
(3) Tarafların elinde bulunan hüküm nüshalarının farklı olması hâlinde karar
kartonundaki esas alınır.
İlamın alınması, kesinleşme kaydı ve harçlar
MADDE 302- (1) Taraflar, harcının ödenmiş olup olmamasına bakılmaksızın ilamı
her zaman alabilirler.
(2) Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına,
takibe konmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.
(3) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu dâhil, diğer kanunların bu maddeye
aykırı hükümleri uygulanmaz.
(4) Hükmün kesinleştiği, ilamın altına veya arkasına yazılıp, tarih ve mahkeme mührü
konmak ve başkan veya hâkim tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir.
(5) (Ek: 20/7/2017-7035/27 md.) Kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleşen
kararların kesinleşme kaydı ile kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için
gerekli bildirimler de ilk derece mahkemesince yapılır.
Kesin hüküm
MADDE 303- (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada
maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve
ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme
bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.
(3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir.
(4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra
dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde
sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk
Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.
(5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil
alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında
geçerli değildir.
İKİNCİ BÖLÜM
Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması31
Hükmün tashihi
MADDE 304- (1) Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar,
mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse
hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde
inceleme yapılarak karar verilebilir.
(2) Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede
bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda
yazılır, imzalanır ve mühürlenir.
Hükmün tavzihi
MADDE 305- (1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor
yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri
hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile
sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.
Hükmün tamamlanması
MADDE 305/A- (Ek:22/7/2020-7251/27 md.)
(1) Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada
ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında
tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara
karşı kanun yoluna başvurulabilir.
31 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle, bu bölüm başlığı “Hükmün Tashihi ve
Tavzihi” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
Tavzih ve tamamlama talebi ile usulü32
MADDE 306- (1) Tavzih veya tamamlama, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha
eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap
süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih veya tamamlama
talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur.(32)
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar
verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih veya tamamlama talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü
madde uyarınca işlem yapar.(32)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Davaya Son Veren Taraf İşlemleri
Davadan feragat
MADDE 307- (1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen
vazgeçmesidir.
Davayı kabul
MADDE 308- (1) Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen
muvafakat etmesidir.
(2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm
doğurur.
Feragat ve kabulün şekli
MADDE 309- (1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak
yapılır.
(2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine
bağlı değildir.
(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede
yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Feragat ve kabulün zamanı
MADDE 310- (1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman
yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra
yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine
gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul
doğrultusunda ek karar verilir.
32 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle, bu madde başlığı “Tavzih talebi ve
usulü” iken metne işlendiği şekilde değiştirilmiş, birinci fıkraya “Tavzih” ibaresinden sonra gelmek
üzere “veya tamamlama” ibaresi ile birinci ve üçüncü fıkralara “tavzih” ibarelerinden sonra gelmek
üzere “veya tamamlama” ibareleri eklenmiştir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine
gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat
veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.
Feragat ve kabulün sonuçları
MADDE 311- (1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade
bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Feragat ve kabul hâlinde yargılama giderleri
MADDE 312- (1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm
verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun
sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir.
(2) Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve
yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama
giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.
Sulh
MADDE 313- (1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı
kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir
sözleşmedir.
(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları
konu alan davalarda yapılabilir.
(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.
(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.
Sulhun zamanı
MADDE 314- (1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/30 md.) Sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa,
taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez
ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verilir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/30 md.) Sulh, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden
sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı sulh hususunda ek karar
verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.
Sulhun etkisi
MADDE 315- (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki
sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine
göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.
ALTINCI KISIM
Basit Yargılama Usulü
Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler
MADDE 316- (1) Basit yargılama usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında,
aşağıdaki durumlarda uygulanır:
a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işler.
b) Doğrudan dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun mahkemeye takdir
hakkı tanıdığı dava ve işler.
c) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti gibi geçici hukuki koruma talepleri ile deniz
raporlarının alınması, dispeççi atanması talepleri ve bunlara karşı yapılacak olan itirazlar.
ç) Her çeşit nafaka davaları ile velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler.
d) Hizmet ilişkisinden doğan davalar.
e) Konkordato ve sermaye şirketleri veya kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden
yapılandırılmasına ilişkin açılacak davalar.
f) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
g) Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin
uygulanacağı belirtilen dava ve işler.
Dilekçelerin verilmesi
MADDE 317- (1) Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak
mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor
yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya,
cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki
haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar
taraflara derhâl bildirilir.33
(3) Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler.
(4) Dava ve cevap dilekçeleri yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle
de verilebilir.
Delillerin ikamesi
MADDE 318- (1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi
vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine
eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini
sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.
33 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “davalıya, bir
defaya mahsus” ibaresi “davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya
mahsus olmak” şeklinde değiştirilmiştir.
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı
MADDE 319- (1) İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla;
savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle
başlar.
Ön inceleme ve tahkikat
MADDE 320- (1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet
etmeden dosya üzerinden karar verir.
(2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk
itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların
iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit
eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa
teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları
hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca
imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.34
(3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin
yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar
arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin
uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim
gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla
duruşma yapabilir.
(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş
olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.
Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son
beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara
beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte
açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa
geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu
durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Uygulanacak hükümler
MADDE 322- (1) Bu Kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında
hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması gereken hâllerde, hâkim
satış için bir memur görevlendirir. Taşınır ve taşınmaz malların satışı İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre yapılır.
34 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tarafları sulhe”
ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa” ibaresi eklenmiştir.
YEDİNCİ KISIM
Yargılama Giderleri ve Adli Yardım
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargılama Giderleri
Yargılama giderlerinin kapsamı
MADDE 323- (1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Başvurma, karar ve ilam harçları.35
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname
düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait
gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili
bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere
çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.
Delil ikamesi için avans
MADDE 324- (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece
belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin
ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı
yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki
hükümler saklıdır.
Resen yapılması gereken işlemlere ilişkin giderler
MADDE 325- (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde,
hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde
taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir.
Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa,
ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.
35 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle, bu bentte yer alan “Celse” ibaresi
“Başvurma” şeklinde değiştirilmiştir.
Yargılama giderlerinden sorumluluk
MADDE 326- (1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine
hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini
tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar
arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk
MADDE 327- (1) Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet
vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan
yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.
(2) Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi
yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle
reddi hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.
Fer’î müdahale gideri
MADDE 328- (1) Fer’î müdahil olarak davada yer alan kimse, yanında katıldığı taraf
haksız çıkarsa, yalnızca fer’î müdahale giderinden sorumlu tutulur, aksi hâlde bu giderler
diğer tarafa yükletilir. Ancak, hüküm üçüncü kişinin katıldığı taraf lehine verilmiş olsa bile,
lehine hükmolunan tarafın hâl ve davranışı, üçüncü kişinin davaya katılmasını gerektirmişse,
müdahale giderinin tamamı veya bir kısmı, lehine hüküm verilen tarafa yükletilebilir.
Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları
MADDE 329- (1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf,
yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet
ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı
hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar
doğrudan mahkemece takdir olunur.
(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan
başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm
edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.
Vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedilmesi
MADDE 330- (1) Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir
olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.
Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri
MADDE 331- (1) Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir
karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların
haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.
(2) Görevsizlik veya yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam
edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik veya yetkisizlik
kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın
açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini
ödemeye mahkûm eder.36
(3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde yargılama giderleri davacıya
yükletilir.
Yargılama giderlerine hükmedilmesi
MADDE 332- (1) Yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedilir.
(2) Yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümü
hüküm altında gösterilir.
(3) Hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve
dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceği, mahkemece ilamın altına yazılır.
Avansın iadesi
MADDE 333- (1) Hükmün kesinleşmesinden sonra mahkeme kendiliğinden, yatırılan
avansın kullanılmayan kısmının iadesine karar verir. Bu kararın tebliğ gideri iade edilecek
avanstan karşılanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Adli Yardım
Adli yardımdan yararlanacak kişiler
MADDE 334- (1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma
düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme
gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde
ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan
yararlanabilirler.37
(2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve
mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek
durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.
(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.
Adli yardımın kapsamı
MADDE 335- (1) Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:
a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet.
36 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 33 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Görevsizlik,
yetkisizlik veya gönderme” ibareleri “Görevsizlik veya yetkisizlik” şeklinde değiştirilmiştir.
37 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile bu fıkrada yer alan “haklı oldukları
yolunda kanaat uyandırmak” ibaresi “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şeklinde
değiştirilmiştir.
b) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet.
c) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin Devlet tarafından
avans olarak ödenmesi.
ç) Davanın avukat ile takibi gerekiyorsa, ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini.
(2) Mahkeme, talepte bulunanın, yukarıdaki bentlerde düzenlenen hususlardan bir
kısmından yararlanmasına da karar verebilir.
(3) Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.
Adli yardım talebi
MADDE 336- (1) Adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden;
icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenir.
(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri
ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin
belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.
(3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine
veya Yargıtaya yapılır.
(4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü harç ve vergiden muaftır.
Adli yardım talebinin incelenmesi
MADDE 337- (1) Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar
verebilir.(Ek cümle : 11/4/2013-6459/ 23 md.) Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı
olarak yapılır. (Ek cümle : 11/4/2013-6459/ 23 md.) Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin
mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.
(2) (Değişik : 11/4/2013-6459/ 23 md.) Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara
karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle
itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli
yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara
olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım
talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla
görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.
Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya
dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir.
(3) Adli yardım, daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamaz.
Adli yardım kararının kaldırılması
MADDE 338- (1) Adli yardımdan yararlanan kişinin mali durumu hakkında kasten
veya ağır kusuru sonucu yanlış bilgi verdiği ortaya çıkar veya sonradan mali durumunun
yeteri derecede iyileştiği anlaşılırsa adli yardım kararı kaldırılır.
Adli yardımla ertelenen yargılama giderlerinin tahsili
MADDE 339- (1) Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile
Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli
yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin
en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/ 24 md.) Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen veya
muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan yararlananın mağduriyetine
neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme, hükümde tamamen veya kısmen
ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.
Adli yardım kararıyla atanan avukatın ücretinin ödenmesi
MADDE 340- (1) Adli yardımdan yararlanan kişi için mahkemenin talebi üzerine
baro tarafından görevlendirilen avukatın ücreti, yargılama gideri olarak Hazineden ödenir.
SEKİZİNCİ KISIM
Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
İstinaf
İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar38
MADDE 341- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin
aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı
verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir
ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin
kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında
verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.39
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik
sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.(38)
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul
edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.(38)
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında
Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına
giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
38 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 41 inci maddesi ile bu maddenin ikinci, üçüncü ve
dördüncü fıkralarında yer alan “binbeşyüz” ibareleri “üç bin” şeklinde değiştirilmiştir.
39 Anayasa Mahkemesi’nin 24/2/2022 tarihli ve E.:2021/34, K.:2022/21 sayılı Kararı ile bu fıkranın
birinci cümlesi “kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin davalar” yönünden iptal edilmiştir.
İstinaf dilekçesi
MADDE 342- (1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı
tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar
belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355
inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
İstinaf dilekçesinin verilmesi
MADDE 343- (1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer
mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge
adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
(2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu
mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye
örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.
(3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır.
(4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı
kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Harç ve giderlerin yatırılması40
MADDE 344- (1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli
harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği
veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir
haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu
başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı
takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf
yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
40 15/8/2016 tarihli ve 674 sayılı KHK’nin 18 inci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan
“başvuru harcı” ibaresi “başvuru için gerekli harçlar” şeklinde değiştirilmiş olup, daha sonra bu
hüküm 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle aynen kabul edilerek
kanunlaşmıştır.
Başvuru süresi
MADDE 345- (1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen
taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel
kanun hükümleri saklıdır.
İstinaf dilekçesinin reddi
MADDE 346- (1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan
bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344
üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye
tebliğ eder.
(2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya,
kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye
mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf
dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.
İstinaf dilekçesine cevap
MADDE 347- (1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.
(2) Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren
mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
(3) Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler
geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir.
Katılma yolu ile başvurma
MADDE 348- (1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı
bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna
başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye
mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de
reddedilir.
Başvurma hakkından feragat
MADDE 349- (1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna
başvurma hakkından feragat edemez.
(2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine
gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge
adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle
reddolunur.
Başvurunun icraya etkisi
MADDE 350- (1) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas
Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka
kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
(2) Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar
kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma
MADDE 351- (1) İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye
mahkemesince, 329 uncu madde hükümleri uygulanır.
Ön inceleme
MADDE 352- (Değişik: 20/7/2017-7035/28 md.)
(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme
sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli
olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi
(2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön
inceleme sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.
Duruşma yapılmadan verilecek kararlar41
MADDE 353- (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın
kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya
kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili
mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı
vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış
bulunması (…)(40)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına,
davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (…)(40)
karar verilmiş olması.(40)
41 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı
çevresi dışında kalması” ibaresi ile bendin (5) numaralı alt bendinde yer alan “, merci tayinine”
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili
olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin
önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu
anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata
edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın
gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise
bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında,42
duruşma yapılmadan karar verilir.
İnceleme
MADDE 354- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince inceleme, davanın
özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır.
(2) İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk
derece mahkemesi istinabe edilebilir.
İncelemenin kapsamı
MADDE 355- (1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
Duruşma yapılması ve karar verilmesi43
MADDE 356- (1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı
olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/36 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf
başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden
hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir.
Yapılamayacak işlemler
MADDE 357- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz,
davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası
hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince
resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve
savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.
(2) Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.
42 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle, bu alt bende “tamamlanmasından
sonra” ibaresinden sonra gelmek üzere “başvurunun esastan reddine veya” ibaresi eklenmiştir.
43 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle, bu bölüm başlığında yer alan
“yapılmasına” ibaresi “yapılması ve” şeklinde değiştirilmiştir.
(3) İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden
reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye
mahkemesince incelenebilir.
Duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi
MADDE 358- (1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde,
duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği
hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak
bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin
süre içinde avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.44
(2) Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini
bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.
(3) (Değişik:22/7/2020-7251/37 md.) Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde
yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları takdirde
tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı
takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat
yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
Karar ve tebliği45
MADDE 359- (1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt
kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların
kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı,
soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin
delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan
sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,
taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların,
sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
44 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 37 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “gideri duruşma
gününe kadar” ibaresi “gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içinde” şeklinde
değiştirilmiştir.
45 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle, bu maddenin başlığına “ve tebliği”
ibaresi eklenmiştir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/38 md.) Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi
kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla,
kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir.
(4) (Ek: 20/7/2017-7035/30 md.)Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi
tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe
çıkarılır.46
Uygulanacak diğer hükümler
MADDE 360- (1) Bu Bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece
mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Temyiz
Temyiz edilebilen kararlar4748
MADDE 361- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil
nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ
tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.(46)
(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna
başvurabilir.
Temyiz edilemeyen kararlar4950
MADDE 362- (1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz
yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin
kararlar.(46)
b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak
davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde
olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı
Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda
sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.(49)51
46 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 38 inci maddesiyle, bu fıkradan sonra gelmek üzere
maddeye fıkra eklenmiş, diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiş ve mevcut üçüncü fıkrasına “bölge
adliye mahkemesi tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere “resen” ibaresi eklenmiştir.
47 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer
alan “bir ay” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir.
48 Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak Kanunun sonundaki “İşlemeyen hükümler” bölümünde
yer alan 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesine bakınız.
49 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 42 nci maddesi ile bu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi ile ikinci fıkrasında yer alan “yirmibeşbin” ibareleri “kırk bin” şeklinde değiştirilmiştir.
50 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinin başına “Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak
davaları hariç olmak üzere” ibaresi eklenmiştir.
51 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 39 uncu maddesiyle, bu bende “temyiz edilebilen alacak
davaları” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira
tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar” ibaresi eklenmiştir.
c) (Değişik:22/7/2020-7251/39 md.) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece
mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin
kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının
düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki
veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye
nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
g) (Ek:22/7/2020-7251/39 md.) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında verilen kararlar.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş
olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen
bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf
temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı
temyiz edebilir.(48)
Kanun yararına temyiz
MADDE 363- (1) (Değişik: 20/7/2017-7035/33 md.) İlk derece mahkemelerinin kesin
olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına
ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak
verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden
kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek
Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz
yoluna başvurulur.
(2) Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına
bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
(3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî
Gazetede yayımlanır.
Temyiz dilekçesi
MADDE 364- (1) Temyiz, dilekçe ile yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar
örnek eklenir.
(2) Temyiz dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Temyiz eden ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti
kimlik numarası ve adresleri.
b) Bunların varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Temyiz edilen kararın hangi bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinden verilmiş
olduğu, tarihi ve sayısı.
ç) Yargıtayın bozma kararı üzerine, bozmaya uygun olarak ilk derece mahkemesince
verilen yeni kararın veya direnme kararına karşı temyizde direnme kararının, hangi mahkemeye
ait olduğu, tarihi ve sayısı.
d) İlamın temyiz edene tebliğ edildiği tarih.
e) Kararın özeti.
f) Temyiz sebepleri ve gerekçesi.
g) Duruşma istenmesi hâlinde bu istek.
ğ) Temyiz edenin veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) Temyiz dilekçesinin, temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz olunan kararı yeteri
kadar belli edecek kayıtları taşıması hâlinde, diğer şartlar bulunmasa bile reddolunmayıp temyiz
incelemesi yapılır.
Temyiz dilekçesinin verilmesi
MADDE 365- (1) Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesine veya Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz
edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine
verilebilir.
(2) Temyiz dilekçesi, kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmişse
temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.
(3) Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
Kıyas yoluyla uygulanacak hükümler
MADDE 366- (1) Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343 ilâ 349 ve 352 nci maddeleri
hükümleri, temyizde de kıyas yoluyla uygulanır.
Temyizin icraya etkisi
MADDE 367- (1) Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun
icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın
geri bırakılmasına karar verilemez.
(2) Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar
kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle temyiz
MADDE 368- (1) Temyiz talebinin kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa Yargıtayca 329 uncu
madde hükümleri uygulanır.
Temyiz incelemesi ve duruşma
MADDE 369- (1) Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı
olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir.
(2) Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak, tüzel kişiliğin feshine
veya genel kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına veya iptaline, boşanma veya
ayrılığa, velayete, soybağına ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya değeri altmışbin Türk
Lirasını aşan alacak ve ayın davalarında taraflardan biri temyiz veya cevap dilekçesinde
duruşma yapılmasını talep etmiş ise Yargıtayca bir gün belli edilerek taraflara usulen davetiye
gönderilir. Tebliğ tarihi ile duruşma günü arasında en az iki hafta bulunması gerekir; taraflar
gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse duruşma talebi dikkate alınmaz.
Duruşma giderinin eksik ödenmiş olduğu anlaşılırsa, dairenin başkanı tarafından verilecek bir
haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde duruşma talebinden vazgeçilmiş sayılacağı,
duruşma isteyene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde giderler tamamlanmadığı takdirde,
Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar.52
(3) Altmışbin Türk Liralık duruşma sınırının belirlenmesinde 362 nci maddenin ikinci
fıkrası kıyas yoluyla uygulanır.(51)
(4) Yargıtay, ikinci fıkra hükmü ile bağlı olmaksızın, bilgi almak üzere resen de
duruşma yapılmasına karar verebilir.
(5) Duruşma günü belli edilen hâllerde Yargıtay, tarafları veya gelen tarafı dinledikten
sonra, taraflardan hiçbiri gelmemiş ise dosya üzerinde inceleme yaparak kararını verir.
(6) Duruşma günü kararı verilemeyen işlerin en geç bir ay içinde karara bağlanması
zorunludur.
(7) Kanunda ivedi olduğu bildirilen dava ve işlere ait temyiz incelemesi öncelikle
yapılır.
Onama kararları
MADDE 370- (1) Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına
uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
(2) (Değişik: 31/3/2011-6217/29 md.) Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna
uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması
gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç
duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun
olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu
fıkra hükmü uygulanmaz.
(3) Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade
yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır.
(4) Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe
değiştirilerek ve düzeltilerek onanır.
52 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle, bu fıkralarda yer alan “yirmibin”
ibareleri “altmışbin” olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
Bozma sebepleri
MADDE 371- (1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek
temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:
a) Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.
b) Dava şartlarına aykırılık bulunması.
c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın
kabul edilmemesi.
ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması.
Yargıtay kararlarının tebliği
MADDE 372- (1) Yargıtayın bozma kararları ile onama kararları mahkeme yazı işleri
müdürü tarafından derhâl taraflara tebliğ edilir.
(2) Tebliğ giderleri, temyiz dilekçesiyle birlikte, temyiz talebinde bulunandan peşin
olarak alınır. Bu giderlerin ödenmemesi hâlinde 344 üncü madde hükmü uygulanır.
Bozmaya uyma veya direnme53
MADDE 373- (1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı,
başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye
mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek
diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar
Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye
mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri
kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra
Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak
karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın
temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı
öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse
dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.54
(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya
uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması
üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunca yapılır.
(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.
53 17/4/2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle bu maddenin beşinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.
54 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi ile bu fıkrada yer alan “Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunca yapılır.” ibaresi “kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı
öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” şeklinde değiştirilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yargılamanın İadesi
Konu
MADDE 374- (1) Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan
hükümlere karşı istenebilir.
Yargılamanın iadesi sebepleri
MADDE 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak
kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara
bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde
edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun
mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı
beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar
veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi
aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş
olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki
protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş
kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.55
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin
istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması
şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya
mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan
yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.
55 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle, bu bentte yer alan “tespit edilmiş
olması” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı
verilmesi” ibaresi eklenmiştir.
Üçüncü kişilerin hükmün iptalini talep etmesi
MADDE 376- (1) Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm
verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında
anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler.
Süre
MADDE 377- (1) Yargılamanın iadesi süresi;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği,
b) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörülen hâllerde,
kararın davalıya veya gerçek vekil veya temsilciye tebliğ edildiği; alacaklı veya davalı yerine
geçenlerin karardan usulen haberdar olduğu,
c) Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı,
ç) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (d), (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde, ceza
mahkûmiyetine ilişkin hükmün kesinleştiği veya ceza kovuşturmasına başlanamadığı yahut
soruşturmanın sonuçsuz kaldığı,
d) Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan
kalkmasından haberdar olunduğu,
e) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde yazılı sebepten dolayı, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği,
tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden
itibaren on yıldır.
(2) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde yazılan sebepten dolayı
yargılamanın yenilenmesi süresi ilama ilişkin zamanaşımı süresi kadardır.
İnceleyecek mahkeme ve teminat
MADDE 378- (1) Yargılamanın iadesi talebini içeren dilekçe, kararı veren mahkemece
incelenir.
(2) Mahkeme, dayanılan sebebin niteliğine göre yargılamanın iadesi talebinde
bulunandan karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılayacak uygun bir miktar teminat göstermesini
isteyebilir.
Talebin ön incelemesi
MADDE 379- (1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip
dinledikten sonra;
a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya
kesinleşmiş olup olmadığını,
c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup
olmadığını,
kendiliğinden inceler.
(2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.
Yeniden yargılama veya hükmün iptali
MADDE 380- (1) İnceleme sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit
görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır
veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Ancak, davacının açık veya zımni muvafakati olmaksızın
vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması
yahut 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendine dayalı olarak yargılamanın iadesi dilekçesi
kabul olunursa, başka bir inceleme yapılmaksızın hüküm iptal edilir.
(2) Bu husus, iade yoluyla incelenmesi istenen hükmün bütün nüshalarında gösterilir.
İcranın durdurulması
MADDE 381- (1) Yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak
dava veya hükmün niteliğine ve diğer hâllere göre talep üzerine icranın durdurulmasına
ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak şartıyla
iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir. Yargılamanın
iadesi sebebi bir mahkeme kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat istenmez.
DOKUZUNCU KISIM
Çekişmesiz Yargı
Çekişmesiz yargı işleri
MADDE 382- (1) Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten
birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır:
a) İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller.
b) İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller.
c) Hâkimin resen harekete geçtiği hâller.
(2) Aşağıdaki işler çekişmesiz yargı işlerinden sayılır:
a) Kişiler hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Ergin kılınma.
2) Ad ve soyadın değiştirilmesi.
3) Ölüm karinesi sebebiyle (ilgili yerin mülkî amirinin emriyle) nüfus kütüğüne ölü
kaydı düşülen kişinin sağ olduğunun tespiti.
4) Gaiplik kararı.
5) Kişisel durum sicilindeki kaydın düzeltilmesi.
b) Aile hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Henüz evlenme yaşında olmayanların evlenmesine izin verme.
2) Gaiplik nedeniyle evliliğin feshi.
3) Evlendirme memurunun, evlenme başvurusunu ret kararına karşı yapılan itiraz.
4) Yeniden evlenmede bekleme süresinin hâkim tarafından kaldırılması.
5) Terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi.
6) Eşlerden birinin, evlilik birliğini tek başına temsil etmek konusunda yetkili kılınması.
7) Aile konutu ile ilgili işlemler için diğer eşin rızasının sağlanamadığı hâllerde
hâkimin müdahalesinin istenmesi.
8) Mevcut mal rejiminin eşlerden birinin veya alacaklıların talebiyle mal ayrılığına
dönüştürülmesi ve sebeplerin ortadan kalkması hâlinde mal ayrılığından eski rejime geri
dönülmesi.
9) Paylaşmalı mal ayrılığında boşanma veya evliliğin iptali hâlinde, aile konutu ve ev
eşyasını hangi eşin kullanmaya devam edeceği hakkında karar verilmesi.
10) Sağ kalan eşe aile konutu üzerinde ve ev eşyası üzerinde mülkiyet veya intifa hakkı
tanınması.
11) Mal ortaklığında eşlerden birinin mirası reddine izin verilmesi.
12) Ana babaya çocuğun mallarından bir kısmını çocuğun bakım ve eğitimi için sarf
etme izninin verilmesi.
13) Velayetin kaldırılması, velayetin eşlerden birinden alınarak diğerine verilmesi ve
kaldırılan velayetin geri verilmesi.
14) Hâkimin çocuğun mallarının yönetimine müdahale etmesi ve çocuğun mallarının
yönetiminin kayyıma devri.
15) Evlilik sona erince velayet kendisinde kalan eşin, hâkime çocuğun malları
hakkında defter sunması.
16) Aile yurdunun kurulmasına izin verilmesi, kuruluşun tebliğ ve ilanı, kapatılması
hâlinde tapu sicilindeki şerhin silinmesine izin verilmesi, taşınmazın bizzat malik veya ailesi
tarafından kullanılması şartına geçici olarak istisna tanınması.
17) 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre aile
mahkemesi hâkimi tarafından karar verilecek tedbirler.
18) Çocuk hâkimi tarafından, çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden
sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya resen çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınması.
19) Vesayet işleri.
c) Miras hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Sulh hâkimi tarafından resmî vasiyetname düzenlenmesi; el yazısı ile vasiyetnamenin
sulh hâkimi tarafından saklanması; sözlü vasiyetname tutanağının sulh veya asliye mahkemesine
tevdiî.
2) Vasiyeti yerine getirme görevlisine görevinin bildirilmesi.
3) Vasiyeti yerine getirme görevlisinin tereke malları üzerinde tasarruf etmesine izin
verilmesi.
4) Gaibin mirasçılarına, gaibe düşen miras payının teslim edilmesi.
5) Tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine ulaşmasını sağlamak için önlem
alınması.
6) Mirasçılık belgesi verilmesi.
7) Terekenin yazımı işleminin sona erdiğinin mirasçılara bildirilmesi, mirasın reddi
beyanının tespiti ve tescili; mirasın reddinin, mirası reddeden kişiden sonra gelen mirasçılara
bildirilmesi; mirasın reddi süresinin uzatılması.
8) Terekenin resmî defterinin tutulması.
9) Sulh hâkiminin özellikleri olan eşyanın mirasçılardan birine tahsis edilmesi veya
satılmasına karar vermesi.
ç) Eşya hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek
düzeltmelerin yapılması.
2) Taşınmaz rehninde alacaklı için kayyım tayini.
d) Borçlar hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Yetkisi sona eren temsilcinin temsil belgesini mahkemeye teslimi.
2) Borçluya ifa veya teminat göstermesi için süre verilmesi.
3) Tevdi mahalli belirlenmesi veya tevdi edilemeyecek eşyanın satılması.
4) Alacaklısı ihtilaflı olan borcun mahkemeye tevdiî.
5) Ayıplı hayvanın bilirkişi tarafından muayenesi.
6) Mesafeli satımlarda ayıbın tespiti veya ayıplı malın satılmasına izin verilmesi.
7) İşçiye kârdan hisse verilmesini öngören iş sözleşmesinde, mahkemenin işverenin
hesaplarını inceleyecek bir kişi tayin etmesi.
8) Eser sözleşmesinde eserin ayıplı olup olmadığının bilirkişiye tespit ettirilmesi.
9) Satılmak için komisyoncuya gönderilen eşyanın hasarının tespiti.
10) Komisyoncu elindeki malın açık artırma ile satışına izin verilmesi.
e) Ticaret hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Ticari defterlerin zıyaı hâlinde belge verilmesi.
2) Acentenin müvekkili hesabına teslim aldığı malın Borçlar Kanununa göre satılması.
3) Kollektif şirketin tasfiyesinde tasfiye memuru tayini.
4) Komanditer ortağın talebiyle şirket hesaplarını incelemek için eksper tayini.
5) Anonim şirkette ayni sermaye konulması, tescilden itibaren iki yıl içinde
sermayenin onda birini aşan tutarda işletme devralınması ve sermaye azaltılmasında bilirkişi
raporu alınması ve mahkemenin izni.
6) Kıymetli evrakın iptali.
7) Eşya taşımada eşyanın hasar ve eksiğinin tespit edilmesi; teslim edilememesi
hâlinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre satılmasına karar verilmesi; gönderilen eşyanın
mahkeme marifetiyle muayenesi.
8) Gemi ipoteğinde, malikin bulunamadığı hâllerde kayyım tayini.
9) Deniz raporu tanzimi.
10) Kırkambar sözleşmesinde geminin hareket gününün mahkeme tarafından tayini.
11) Navlun sözleşmesinde, boşaltma limanında malların hâl ve vaziyetinin, ölçü, sayı
ve tartısının ekspere tespit ettirilmesi.
12) Müşterek avaryalarda dispeççi tayini ve dispecin mahkemece tasdiki.
13) Denizcilik rizikolarına karşı sigortalarda zararın ve kapsamının belirlenmesi için
bilirkişi tayini.
14) Kooperatiflerde ayni sermayeye değer biçilmesi için bilirkişi tayini.
f) İcra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) İpotekli alacakta alacaklının gaipliği veya alacağı almaktan kaçınması hâlinde, borç
tutarının icra dairesine tevdi edilmesi üzerine icra mahkemesi tarafından ipoteğin fekkine
karar verilmesi.
2) Doğrudan doğruya iflas.
3) İflasın kaldırılması.
4) İflasın kapanmasına karar verilmesi.
5) Reddolunmuş mirasın tasfiyesinin, mirasçılardan birinin mirası kabul talebi üzerine
mahkeme tarafından durdurulması.
6) Konkordato mühleti verilmesi ve komiserin atanması.
7) Konkordatonun tasdiki.
8) Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında
projenin ilanı ve ara dönem denetçisinin atanması.
9) Fevkalade hâllerde, kusuru olmaksızın borçlarını yerine getiremeyen borçluya
mühlet verilmesi.
g) Çeşitli kanunlardaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Nüfus kütüklerinin sayfa birleşim yerlerinin asliye hukuk mahkemesince
mühürlenmesi.
2) Noterlerin göreve başlarken mahkemede yemin ettirilmeleri.
3) Noter evrak ve defterlerinden alınarak başka yere gönderilecek örneklerin mahkeme
tarafından tasdiki.
4) Kamu görevlilerinin mahkeme huzurunda kanunen yemin etme zorunluluğunun
öngörüldüğü diğer durumlar.
Görevli mahkeme
MADDE 383- (1) Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme
bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesidir.
Çekişmesiz yargı işlerinde yetki
MADDE 384- (1) Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için
talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Yargılama usulü
MADDE 385- (1) Çekişmesiz yargı işlerinde, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, basit
yargılama usulü uygulanır.
(2) Çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesi
geçerlidir.
(3) Mahkemeler dışındaki resmî makamlara bırakılan çekişmesiz yargı işlerinde
uygulanacak usul, ilgili özel kanunlarında belirtilen hükümlere tabidir.
Mühürleme, deftere geçirme ve yemin tutanağı düzenlenmesi usulü
MADDE 386- (1) Mühürleme, deftere geçirme ve yemin tutanağı gibi işlerin
düzenlenmesi usulü, bu Kanun gereğince, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikte
belirlenir.
Kararlara karşı başvuru yolları
MADDE 387- (1) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı
bulunan ilgililer, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, kararın öğrenilmesinden
itibaren iki hafta içinde, bu Kanun hükümleri dairesinde istinaf yoluna başvurabilirler.
Kararların niteliği
MADDE 388- (1) Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, çekişmesiz yargı
kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
ONUNCU KISIM
Geçici Hukuki Korumalar
BİRİNCİ BÖLÜM
İhtiyati Tedbir
İhtiyati tedbirin şartları
MADDE 389- (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle
hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle
geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından
endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de
uygulanır.
İhtiyati tedbir talebi
MADDE 390- (1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili
olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep
edilir.
(2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim
karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.
(3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü
açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek
zorundadır.
İhtiyati tedbir kararı
MADDE 391- (1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına
alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı
ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.
(2) İhtiyati tedbir kararında;
a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı,
soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı,
c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği,
ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği,
yazılır.
(3) (Değişik:22/7/2020-7251/40 md.) İhtiyati tedbir talebinin reddi kararı gerekçeli
olarak verilir ve bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Yüzüne karşı aleyhine ihtiyati
tedbir kararı verilen taraf da kanun yoluna başvurabilir. Bu başvurular öncelikle incelenir ve
kesin olarak karara bağlanır.
İhtiyati tedbirde teminat gösterilmesi
MADDE 392- (1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve
üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek
zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar
gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar
verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.
(2) Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının
kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.
İhtiyati tedbir kararının uygulanması
MADDE 393- (1) İhtiyati tedbir kararının uygulanması, bu kararın, tedbir isteyen
tarafa tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde,
kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.56
(2) Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan
veya tedbir konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme,
kararında belirtmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürünü de görevlendirebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor kullanılabilir. Zor kullanmak
hususunda, bütün kolluk kuvvetleri ve köylerde muhtarlar, uygulamayı gerçekleştirecek memurun
yazılı başvurusu üzerine, kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla yükümlüdürler.
(4) İhtiyati tedbiri uygulayan memur, bir tutanak düzenler. Bu tutanakta, tedbir konusu
ve bulunduğu yer gösterilir; tedbir konusu ile ilgili her türlü iddia bu tutanağa geçirilir.
Tedbiri uygulayan memur, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunmayan
taraflara ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder.
56 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 41 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “verildiği
tarihten” ibaresi “bu kararın, tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden” şeklinde değiştirilmiştir.
(5) İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire
ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir.
İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz
MADDE 394- (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına
itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin
uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın
tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata
ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/42 md.) Esas
hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü
kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına
ve teminata itiraz edebilirler.
(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve
itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri
dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını
verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru
öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin
uygulanmasını durdurmaz.
Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması
MADDE 395- (1) Aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen veya hakkında bu tedbir
kararı uygulanan kişi, mahkemece kabul edilecek teminatı gösterirse, mahkeme, duruma göre
tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir.
(2) Teminatın tutarı, tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına göre; türü ise 87 nci
maddeye göre tayin edilir.
(3) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla
uygulanır.
Durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması
MADDE 396- (1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati
tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir.
(2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır.
İhtiyati tedbiri tamamlayan işlemler
MADDE 397- (1) İhtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir talep
eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki
davasını açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibrazla dosyaya
koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır. Aksi hâlde tedbir kendiliğinden kalkar.
(2) İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine
kadar devam eder.
(3) Tedbir kalkmış veya kaldırılmış ise bu husus ilgili yerlere bildirilir.
(4) İhtiyati tedbir dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır.
Tedbire muhalefetin cezası
MADDE 398- (Değişik:22/7/2020-7251/43 md.)
(1) İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına
aykırı davranan kimse, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet edilmesi
üzerine, altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili mahkeme, esas
hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas hakkındaki
dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir.
(2) Şikâyet olunana, şikâyet dilekçesi ile birlikte duruşma gün ve saatini bildiren
davetiye gönderilir. Davetiyede, savunma ve delillerini duruşma gününe kadar bildirmesi ve
duruşmaya gelmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak karar verileceği ihtar
edilir.
(3) Mahkeme duruşmaya gelen şikâyet olunana, 5271 sayılı Kanunun 147 nci
maddesinde belirtilen haklarını hatırlatarak savunmasını alır.
(4) Mahkeme, dosyadaki delilleri değerlendirerek gerekli araştırmayı yapar. Yargılama
sonunda şikâyet olunanın ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymadığı veya
tedbir kararına aykırı davrandığı tespit edilirse, birinci fıkra uyarınca disiplin hapsi ile
cezalandırılmasına; aksi takdirde şikâyetin reddine karar verilir.
(5) Taraflar, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde karara itiraz
edebilir. İtirazı, o yerde hükmü veren mahkemenin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde,
numara olarak kendisinden sonra gelen daire; son numaralı daire için bir numaralı daire; o
yerde hükmü veren mahkemenin tek dairesi bulunması hâlinde en yakın yerdeki aynı düzey
ve sıfattaki mahkeme inceler.
(6) İtiraz merci, bir hafta içinde kararını verir. Merci, itirazı yerinde görürse işin esası
hakkında karar verir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
(7) Bu madde uyarınca verilen disiplin hapsi kararları kesinleşmeden infaz edilemez.
Kesinleşen kararların infazı Cumhuriyet başsavcılığınca yapılır.
(8) Tedbir kararına aykırı davranışın sona ermesi veya tedbir kararının gereğinin
yerine getirilmesi ya da şikâyetten vazgeçilmesi hâlinde, dava ve bütün sonuçlarıyla beraber
ceza düşer.
(9) Disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra
yerine getirilemez.
Tazminat
MADDE 399- (1) Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde
bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz
üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.
(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın
karara bağlandığı mahkemede açılır.
(3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir
kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
İKİNCİ BÖLÜM
Delil Tespiti ve Diğer Geçici Hukuki Korumalar
Delil tespitinin istenebileceği hâller
MADDE 400- (1) Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme
sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif
yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin
yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça
öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri
sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.
Görev ve yetki
MADDE 401- (1) Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki
davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan
şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.
(2) Noterlerin, 18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı
vakıa tespitine ilişkin hükümler saklıdır.
(3) Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz
olduğu ileri sürülemez.
(4) Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın
görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.
Delil tespiti talebi ve karar
MADDE 402- (1) Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa,
tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya
gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti
istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân
vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki
işlemler yapılmaz.
(3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa
tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası
esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta içinde
bildirilmesi gerektiği belirtilir.
(4) (Ek:22/7/2020-7251/44 md.) Tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve
varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece karşı tarafa resen tebliğ olunur.
Acele hâllerde tespit
MADDE 403- (1) Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk
bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin
yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun
bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren
bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir.
Delil tespiti kararında uygulanacak hükümler
MADDE 404- (1) Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar
verilmişse, bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
Tutanak ve diğer belgeler
MADDE 405- (1) Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla
birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve
raporlara dayanabilir.
Diğer geçici hukuki korumalar
MADDE 406- (1) Mahkemece, gerekli hâllerde, mal veya haklarla ilgili defter
tutulmasına ya da mühürleme işleminin yapılmasına karar verilebilir.
(2) İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi
geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
ONBİRİNCİ KISIM
Tahkim
Uygulanma alanı
MADDE 407- (1) Bu Kısımda yer alan hükümler, 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanununun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve
tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.
Tahkime elverişlilik
MADDE 408- (1) Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın
iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.
İtiraz hakkından feragat
MADDE 409- (1) Tarafların aksini kararlaştırabilecekleri bir hükme veya tahkim
sözleşmesine uyulmaz ise ilgili taraf bu aykırılığa itiraz edebilir. İlgili taraf, aykırılığı öğrendiği
tarihten itibaren iki hafta veya hakemlerin bu konuda kararlaştırdıkları süre içinde itiraz
etmeden tahkime devam ederse, itiraz hakkından feragat etmiş sayılır.
Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme
MADDE 410- (1) (Değişik: 28/2/2018-7101/57 md.) Tahkim yargılamasında,
mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre
tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise
görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi, yetkili
mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesidir.
Mahkemenin yardımı
MADDE 411- (1) Tahkim yargılamasına mahkemelerin yardımı, bu Kısımda açıkça
izin verilmiş olan hâllerde mümkündür.
Tahkim sözleşmesinin tanımı ve şekli
MADDE 412- (1) Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir
hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının
çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.
(2) Tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme
şeklinde yapılabilir.
(3) Tahkim sözleşmesi yazılı şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş
sayılması için, tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar
arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik
ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim sözleşmesinin varlığının
iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması yeterlidir. Asıl
sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama
yapılması hâlinde de tahkim sözleşmesi yapılmış sayılır.
(4) Tahkim sözleşmesine karşı, asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim
sözleşmesinin henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamaz.
(5) Yargılama sırasında tarafların tahkim yoluna başvurma konusunda anlaşmaları
hâlinde, dava dosyası mahkemece ilgili hakem veya hakem kuruluna gönderilir.
Tahkim itirazı
MADDE 413- (1) Tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü
için mahkemede dava açılmışsa, karşı taraf tahkim ilk itirazında bulunabilir. Bu durumda
tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız değil ise mahkeme tahkim
itirazını kabul eder ve davayı usulden reddeder.
(2) Tahkim itirazının ileri sürülmesi, tahkim yargılamasına engel değildir.
İhtiyati tedbir ve delil tespiti
MADDE 414- (1) Aksi kararlaştırılmadıkça, tahkim yargılaması sırasında hakem veya
hakem kurulu, taraflardan birinin talebi üzerine, bir ihtiyati tedbirin alınmasına veya delil
tespitine karar verebilir. Hakem veya hakem kurulu, ihtiyati tedbir kararı vermeyi, uygun bir
teminat verilmesine bağlı kılabilir.
(2) Mahkeme hakem veya hakem kurulunca verilen tedbir kararının, geçerli bir tahkim
sözleşmesinin var olması kaydıyla taraflardan birinin talebi üzerine icra edilebilirliğine karar
verir.
(3) Hakem veya hakem kurulunun ya da taraflarca görevlendirilecek bir başka kişinin
zamanında veya etkin olarak hareket edemeyecek olduğu hâllerde, taraflardan biri ihtiyati
tedbir veya delil tespiti için mahkemeye başvurabilir. Bu hâller mevcut değil ise mahkemeye
başvuru, sadece hakem veya hakem kurulundan alınacak izne veya tarafların bu konudaki
yazılı sözleşmesine dayanılarak yapılır.
(4) Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan birinin
talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, aksine karar verilmedikçe, hakem
veya hakem kurulu kararının icra edilebilir hâle gelmesiyle ya da davanın hakem veya hakem
kurulu tarafından reddedilmesi hâlinde kendiliğinden ortadan kalkar.
(5) Mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararı, hakem veya hakem kurulu tarafından
değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.
Hakem sayısı
MADDE 415- (1) Taraflar, hakemin sayısını belirlemekte serbesttir. Ancak, bu sayı
tek olmalıdır.
(2) Hakemlerin sayısı taraflarca kararlaştırılmamışsa üç hakem seçilir.
Hakemlerin seçimi
MADDE 416- (1) Taraflar, hakem veya hakemlerin seçim usulünü kararlaştırmakta
serbesttir. Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa hakem seçiminde aşağıdaki usul uygulanır:
a) Ancak gerçek kişiler hakem seçilebilir.
b) Tek hakem seçilecek ise ve taraflar hakem seçiminde anlaşamazlarsa hakem,
taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme tarafından seçilir.
c) Üç hakem seçilecek ise taraflardan her biri bir hakem seçer; bu şekilde seçilen iki
hakem üçüncü hakemi belirler. Taraflardan biri, diğer tarafın bu yoldaki talebinin kendisine
ulaşmasından itibaren bir ay içinde hakemini seçmezse veya tarafların seçtiği iki hakem
seçilmelerinden sonraki bir ay içinde üçüncü hakemi belirlemezlerse, taraflardan birinin talebi
üzerine mahkeme tarafından hakem seçimi yapılır. Üçüncü hakem, başkan olarak görev yapar.
ç) Üçten fazla hakem seçilecek ise son hakemi seçecek olan hakemler yukarıdaki
bentte belirtilen usule göre taraflarca eşit sayıda belirlenir.
d) Hakemin birden fazla kişiden oluşması hâlinde en az birinin kendi alanında beş yıl
ve daha fazla kıdeme sahip bir hukukçu olması şarttır.
(2) Hakemlerin seçim usulünü kararlaştırmış olmalarına rağmen;
a) Taraflardan biri sözleşmeye uymazsa,
b) Kararlaştırılmış olan usule göre tarafların veya taraflarca seçilen hakemlerin hakem
seçimi konusunda birlikte karar vermeleri gerektiği hâlde, taraflar ya da hakemler bu konuda
anlaşamazlarsa,
c) Hakem seçimi ile yetkilendirilen üçüncü kişi, kurum veya kuruluş, hakemi ya da
hakem kurulunu seçmezse,
hakem veya hakem kurulunun seçimi, taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme
tarafından yapılır. Mahkemenin, gerektiğinde tarafları dinledikten sonra bu fıkra hükümlerine
göre verdiği kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Mahkeme, hakem seçiminde
tarafların sözleşmesini ve hakemlerin bağımsız ve tarafsız olması ilkelerini göz önünde
bulundurur. Üçten fazla hakem seçilecek hâllerde de aynı usul uygulanır.57
Ret sebepleri
MADDE 417- (1) Kendisine hakemlik önerilen kimse, bu görevi kabul etmeden önce
tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren durum ve koşulları açıklamak
zorundadır. Taraflar önceden bilgilendirilmemiş oldukları takdirde hakem, daha sonra ortaya
çıkan durumları da gecikmeksizin taraflara bildirir.
(2) Hakem, taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan
tahkim usulünde öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu veya tarafsızlığından şüphe
edilmeyi haklı gösteren durum ve koşullar gerçekleştiği takdirde reddedilebilir. Taraflardan
birisinin kendisinin atadığı veya atanmasına katıldığı hakemi reddetmesi, yalnızca hakemin
atanma tarihinden sonra öğrenilen ret sebeplerine dayanılarak yapılabilir.
Hakemin reddi usulü
MADDE 418- (1) Taraflar, hakemin reddi usulünü serbestçe kararlaştırabilirler.
(2) Hakemi reddetmek isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da
hakemin reddi talebinde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten
itibaren iki hafta içinde ret talebinde bulunabilir ve bu talebini karşı tarafa yazılı olarak
bildirir. Reddedilen hakem kendiliğinden çekilmez veya diğer taraf reddi kabul etmez ise ret
hakkında, hakem kurulunca karar verilir.
(3) Hakem kurulundan bir veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf, ret talebini
ve gerekçesini hakem kuruluna bildirir. Ret talebinin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu
tarihten itibaren karara karşı bir ay içinde mahkemeye başvurarak bu kararın kaldırılmasını ve
hakem veya hakemlerin reddine ilişkin talep hakkında karar verilmesini isteyebilir.
(4) Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan
kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak mahkemeye başvurulabilir. Mahkemenin bu fıkra
uyarınca vereceği kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.58
(5) Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan
kaldıracak sayıda hakemin ret talebini mahkemenin kabul etmesi hâlinde tahkim sona erer.
Ancak tahkim sözleşmesinde hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden
hakem seçimi yoluna gidilir.
57 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 58 inci maddesi ile bu fıkrada yer alan “temyiz yoluna”
ibaresi “kanun yoluna” şeklinde değiştirilmiştir.
58 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi ile bu fıkrada yer alan “temyiz yoluna”
ibaresi “kanun yoluna” şeklinde değiştirilmiştir.
Hakemlerin sorumluluğu
MADDE 419- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, tahkim yargılamasında görevi
kabul eden hakem, haklı bir neden olmaksızın görevini yerine getirmekten kaçındığı takdirde,
tarafların bu nedenle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Görevin yerine getirilememesi
MADDE 420- (1) Bir hakem, hukuki veya fiilî sebeplerle görevini hiç ya da
zamanında yerine getiremediği takdirde hakemlik görevi, çekilme veya tarafların bu yönde
anlaşmaları suretiyle sona erer.
(2) Taraflardan her biri, hakemin çekilmesini gerektiren sebeplerin varlığı konusunda
aralarında uyuşmazlık olursa, mahkemeden hakemin yetkisinin sona erdirilmesi konusunda
karar verilmesini isteyebilir. Mahkemenin vereceği karar kesindir.
(3) Hakemin görevinden çekilmesi veya diğer tarafın hakemin yetkisinin sona
ermesine muvafakat etmesi, hakemin ret sebeplerinin varlığının kabulü anlamına gelmez.
Yeni hakem seçilmesi
MADDE 421- (1) Hakemlerden birinin görevi herhangi bir sebeple sona ererse, onun
yerine seçimindeki usul uygulanarak yeni bir hakem seçilir.
(2) Bir veya birden çok hakemin değiştirilmesi için geçen süre tahkim süresinden
sayılmaz.
(3) Tahkim sözleşmesinde hakemin veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve
soyadları belirtilmiş ise hakemin, hakem kurulunun ya da kurulun karar çoğunluğunu ortadan
kaldıracak sayıda hakemin görevinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, tahkim de
sona erer.
Hakemin kendi yetkisi hakkında karar vermesi
MADDE 422- (1) Hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesinin mevcut veya
geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dâhil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar
verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede yer alan tahkim şartı, sözleşmenin diğer
hükümlerinden bağımsız olarak değerlendirilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin
hükümsüzlüğüne karar vermesi, tahkim sözleşmesinin kendiliğinden hükümsüzlüğü sonucunu
doğurmaz.
(2) Hakem veya hakem kurulunun yetkisizliğine ilişkin itiraz, en geç cevap
dilekçesinde yapılır. Tarafların hakemleri bizzat seçmiş veya hakem seçimine katılmış
olmaları, hakem veya hakem kurulunun yetkisine itiraz etme haklarını ortadan kaldırmaz.
(3) Hakem veya hakem kurulunun yetkisini aştığına ilişkin itiraz derhâl ileri
sürülmelidir.
(4) Hakem veya hakem kurulu, yukarıda belirtilen her iki hâlde de gecikmenin haklı
sebebe dayandığı sonucuna varırsa, süresinde ileri sürülmeyen itirazı kabul edebilir.
(5) Hakem veya hakem kurulu, yetkisizlik itirazını, ön sorun şeklinde inceler ve karara
bağlar; yetkili olduğuna karar verirse, tahkim yargılamasını sürdürür ve davayı karara bağlar.
Tarafların eşitliği ve hukuki dinlenilme hakkı
MADDE 423- (1) Taraflar, tahkim yargılamasında eşit hak ve yetkiye sahiptirler.
Taraflara hukuki dinlenilme hakkını kullanma imkânı tanınır.
Yargılama usulünün belirlenmesi
MADDE 424- (1) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama
usulüne ilişkin kuralları, bu Kısmın emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbestçe
kararlaştırabilir ya da tahkim kurallarına yollama yaparak belirleyebilirler. Taraflar arasında
böyle bir sözleşme yoksa hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasını, bu Kısmın
hükümlerini gözeterek uygun bulduğu bir şekilde yürütür.
Tahkim yeri
MADDE 425- (1) Tahkim yeri, taraflarca veya onların seçtiği bir tahkim kurumunca
serbestçe kararlaştırılır. Bu konuda bir anlaşma yoksa tahkim yeri, hakem veya hakem
kurulunca olayın özelliklerine göre belirlenir.
(2) Hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasının gerektirdiği durumlarda
önceden taraflara bildirmek kaydıyla bir başka yerde de toplanabilir; duruşma, keşif gibi
benzeri işlemleri de yapabilir.
Dava tarihi
MADDE 426- (1) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça tahkim davası, hakemlerin seçimi
için mahkemeye veya tarafların sözleşmesine göre hakem seçecek olan kişi, kurum veya
kuruluşa başvurulduğu ve eğer sözleşmeye göre hakemlerin seçimi iki tarafa ait ise davacının
hakemini seçip kendi hakemini seçmesini diğer tarafa bildirdiği; sözleşmede hakem veya
hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları belirtilmiş ise uyuşmazlığın tahkim
yoluyla çözülmesi talebinin karşı tarafça alındığı tarihte açılmış sayılır.
(2) Taraflardan biri, mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararı almış ise iki
hafta içinde tahkim davasını açmak zorundadır. Aksi hâlde ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz
kendiliğinden ortadan kalkar.
Tahkim süresi
MADDE 427- (1) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça, bir hakemin görev yapacağı
davalarda hakemin seçildiği, birden çok hakemin görev yapacağı davalarda ise hakem
kurulunun ilk toplantı tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde, hakem veya
hakem kurulunca esas hakkında karar verilir.
(2) Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları hâlinde ise taraflardan
birinin başvurusu üzerine mahkemece uzatılabilir. Mahkemenin, bu konudaki kararı kesindir.
Dava ve cevap dilekçesi
MADDE 428- (1) Taraflarca kararlaştırılan veya hakem tarafından belirlenecek süre
içinde, davacı tahkim şartını veya sözleşmesiyle birlikte varsa esas sözleşme ile iddiasını
dayandırdığı vakıaları ve talebini; davalı ise savunmasını ve dayandığı vakıaları dilekçeyle
hakem veya hakem kuruluna sunar.
(2) Taraflar dilekçelerine yazılı delillerini ekleyebilir ve ileride sunacakları delilleri
gösterebilirler.
(3) Taraflar, aksini kararlaştırmış olmadıkça, tahkim yargılaması sırasında iddia veya
savunmalarını değiştirebilir veya genişletebilirler. Ancak, hakem veya hakem kurulu, bu
işlemin gecikerek yapılmış olduğunu veya diğer taraf için haksız bir şekilde büyük zorluk
yarattığını ve diğer durum ve koşulları dikkate alarak, böyle bir değişiklik veya genişletmeye
izin vermeyebilir. İddia veya savunma tahkim sözleşmesinin kapsamı dışına çıkacak şekilde
değiştirilemez veya genişletilemez.
Duruşma yapılması veya dosya üzerinden inceleme
MADDE 429- (1) Hakem veya hakem kurulu, delillerin ikamesi, sözlü beyanlarda
bulunulması veya bilirkişiden açıklama istenmesi gibi sebeplerle duruşma yapılmasına karar
verebileceği gibi; yargılamanın dosya üzerinden yürütülmesine de karar verebilir. Taraflar,
aksini kararlaştırmadıkça, hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin talebi üzerine
yargılamanın uygun aşamasında duruşma yapılmasına karar verir.
(2) Hakem veya hakem kurulu, dava ile ilgili her türlü keşif tarihini, bilirkişi
incelemesini veya diğer delillerin incelenmesi için yapacağı toplantı ve duruşmalar ile
tarafların gelmemeleri hâlinde bunun sonuçlarını uygun bir süre önce taraflara bildirir.
(3) Hakem veya hakem kuruluna verilen dilekçeler, bilgiler ve diğer belgeler taraflara
bildirilir.
Taraflardan birinin yargılamaya katılmaması
MADDE 430- (1) Taraflardan birinin yargılamaya katılmaması hâlinde aşağıdaki
hükümler uygulanır:
a) Davacı, geçerli bir neden göstermeksizin dava dilekçesini süresi içinde vermezse;
dava dilekçesi usulüne uygun değilse ve eksiklik hakem veya hakem kurulunca belirlenecek
süre içinde giderilmezse, hakem veya hakem kurulu tahkim yargılamasına son verir.
b) Davalı, cevap dilekçesini vermezse; bu durum davacının iddialarının ikrarı veya
davanın kabulü olarak değerlendirilmeyip yargılamaya devam edilir.
c) Taraflardan biri, geçerli bir neden göstermeksizin duruşmaya katılmaz veya delillerini
sunmaktan kaçınırsa; hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasına devam ederek mevcut
delillere göre karar verebilir.
Hakem veya hakem kurulunca bilirkişi seçimi
MADDE 431- (1) Hakem veya hakem kurulu;
a) Belirlediği konular hakkında rapor vermek üzere bir veya birden çok bilirkişi seçimine,
b) Tarafların bilirkişiye gerekli açıklamaları yapmalarına, ilgili belge ve bilgileri
vermelerine,
c) Keşif yapılmasına,
karar verebilir.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflardan birinin talebi veya hakem ya da hakem
kurulunun gerekli görmesi üzerine bilirkişiler, yazılı veya sözlü raporlarını vermelerinden
sonra çağrılacakları duruşmaya katılırlar. Bu duruşmada taraflar, bilirkişilere soru sorabilir ve
uyuşmazlık konusunda kendi seçtikleri özel bilirkişileri dinletebilirler.
Delillerin toplanması
MADDE 432- (1) Taraflardan biri, hakem veya hakem kurulunun onayı ile delillerin
toplanmasında mahkemeden yardım isteyebilir.
Hakem kurulunun karar vermesi
MADDE 433- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakem kurulu oy çokluğuyla
da karar verebilir.
(2) Taraflar veya hakem kurulunun diğer üyeleri yetki vermişlerse, hakem kurulu
başkanı, yargılama usulü ile ilgili belirli konularda tek başına karar verebilir.
(3) Hakem veya hakem kurulu, ancak tarafların açıkça yetkili kılmış olmaları şartıyla
hakkaniyet ve nasafet kurallarına göre veya dostane çözüm yoluyla karar verebilir.
Sulh
MADDE 434- (1) Tahkim yargılaması sırasında taraflar uyuşmazlık konusunda sulh
olurlarsa, tahkim yargılamasına son verilir. Tarafların talebi, ahlâka veya kamu düzenine
aykırı değilse ya da tahkime elverişli olan bir konuya ilişkin ise sulh, hakem kararı olarak
tespit edilir.
Tahkim yargılamasının sona ermesi
MADDE 435- (1) Tahkim yargılaması, nihai hakem kararının verilmesi veya aşağıdaki
hâllerden birinin gerçekleşmesi ile sona erer:
a) Davalının itirazı üzerine hakem veya hakem kurulunun uyuşmazlığın kesin olarak
çözümünde davalının hukuki yararı bulunduğunu kabul etmesi hâli hariç, davacı davasını geri
alırsa.
b) Taraflar, yargılamanın sona erdirilmesi konusunda anlaşırlarsa.
c) Hakem veya hakem kurulu, başka bir sebeple yargılamanın sürdürülmesini gereksiz
veya imkânsız bulursa.
ç) 427 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin talep
mahkemece reddedilirse.
d) Taraflarca kararın oybirliğiyle verilmesinin öngörülmesine rağmen, hakem kurulu
oybirliğiyle karar veremezse.
e) 442 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca yargılama giderleri için avans yatırılmazsa.
(2) 437 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, hakem veya hakem kurulunun yetkisi,
yargılamanın sona ermesiyle ortadan kalkar.
Hakem kararının şekli, içeriği ve saklanması
MADDE 436- (1) Hakem kararlarında;
a) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin ad ve soyadları,
b) Tarafların ve varsa temsilcileri ile vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri,
c) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi,
ç) Bir sıra numarası altında açık ve kesin bir biçimde taraflara yüklenen hak ve borçlar
ile yargılama giderleri,
d) Karara karşı iptal davası açılabileceği ve süresi,
e) Tahkim yeri ve kararın tarihi,
f) Kararı veren hakem veya hakem kurulu üyelerinin tamamı veya çoğunluğunun
imzaları ve karara eklenmiş ise karşı oy yazısı,
gösterilir.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça, hakem veya hakem kurulu kısmi kararlar verebilir.
(3) (Değişik:22/7/2020-7251/45 md.) Hakem kararı; hakem, hakem kurulu başkanı
veya ilgili tahkim kurumu tarafından taraflara bildirilir. Ayrıca kararın aslı dosya ile birlikte
mahkemeye gönderilir ve mahkemece saklanır.
Hakem kararının tavzihi, düzeltilmesi ve tamamlanması
MADDE 437- (1) Evvelce daha farklı bir süre öngörülmemişse, taraflardan her biri,
hakem kararının kendisine bildirilmesinden itibaren iki hafta içinde, karşı tarafa da bilgi
vermek kaydıyla, hakem veya hakem kuruluna başvurarak;
a) Hakem kararında bulunan hesap, yazı ve benzeri maddi hataların düzeltilmesini,
b) Karara ilişkin belirli bir konunun veya kararın bir bölümünün tavzihini,
isteyebilir.
(2) Karşı tarafın görüşünü alan hakem veya hakem kurulu, bu talebi haklı bulursa,
talep tarihinden itibaren bir ay içinde kararındaki maddi hatayı düzeltir veya kararın tavzihini
yapar. İcap ederse, bu süre hakem veya hakem kurulunca uzatılabilir.
(3) Hakem veya hakem kurulu, karardaki maddi hataları karar tarihini izleyen iki hafta
içinde kendiliğinden de düzeltebilir.
(4) Taraflardan her biri, hakem kararının kendilerine bildirilmesinden itibaren bir ay
içinde, karşı tarafa da bilgi vermek kaydıyla, yargılama sırasında ileri sürülmüş olmasına
rağmen karara bağlanmamış konularda tamamlayıcı hakem kararı verilmesini isteyebilir.
Hakem veya hakem kurulu, talebi haklı bulursa, tamamlayıcı hakem kararını bir ay içinde
verir. İcap ederse, bu süre hakem veya hakem kurulunca en fazla bir ay uzatılabilir.
(5) Düzeltme, tavzih ve tamamlama kararları, taraflara bildirilir ve hakem kararının bir
parçasını oluşturur.
Tebligat
MADDE 438- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça tebligat, 11/2/1959 tarihli ve
7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.
İptal davası
MADDE 439- (1) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası,
tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür.59
(2) a) Tahkim sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin
geçersiz olduğu,
b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu Kısımda
öngörülen usule uyulmadığı,
c) Kararın, tahkim süresi içinde verilmediği,
ç) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna
karar verdiği,
d) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar
verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,
e) Tahkim yargılamasının, usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme
bulunmaması hâlinde, bu Kısımda yer alan hükümlere uygun olarak yürütülmediği ve bu
durumun kararın esasına etkili olduğu,
f) Tarafların eşitliği ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği,
g) Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre
tahkime elverişli olmadığı,
ğ) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu,
tespit edilirse, hakem kararları iptal edilebilir.
(3) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar
verdiği iddiasıyla açılan iptal davasında, tahkim sözleşmesi kapsamında olan konuların,
tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan konulardan ayrılması mümkün olduğu takdirde,
hakem kararının sadece tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan konuları içeren bölümü iptal
edilebilir.
(4) İptal davası, bir ay içinde açılabilir. Bu süre, hakem kararının veya tavzih,
düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz. Ancak taraflardan
birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat
gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir.
59 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi ile bu maddenin birinci fıkrasında yer
alan “tahkim yerindeki mahkemede” ibaresi “tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde” şeklinde,
beşinci fıkrasında yer alan “mahkeme” ibaresi “bölge adliye mahkemesi” şeklinde değiştirilmiş ve
yedinci fıkrasına “(b),” ibaresinden sonra gelmek üzere “(c),” ibaresi eklenmiştir.
(5) İptal talebi, davaya bakan bölge adliye mahkemesi aksine karar vermedikçe, dosya
üzerinden incelenerek karara bağlanır.(58)
(6) İptal davası hakkında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz
incelemesi, bu maddede yer alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle karara
bağlanır. Temyiz, kararın icrasını durdurmaz.
(7) İptal davasının kabulü hâlinde, kabul kararı temyiz edilmezse veya ikinci fıkranın
(b), (c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerindeki hâllerin varlığı sebebiyle kabulü hâlinde, taraflar
aksini kararlaştırmamışlarsa hakemleri ve tahkim süresini yeniden belirleyebilirler. Taraflar
isterlerse eski hakemleri tayin edebilirler.(58)
Hakem ücreti
MADDE 440- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, hakemlerin ücreti, dava
konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın niteliği ve tahkim yargılamasının süresi dikkate
alınarak, hakem veya hakem kurulu ile taraflar arasında kararlaştırılır.
(2) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun ücretini yerleşmiş kurallara veya kurumsal
tahkim kurallarına yollama yaparak da belirleyebilirler.
(3) Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda
anlaşmaya varılamaz veya tahkim sözleşmesinde ücretin belirlenmesine ilişkin herhangi bir
hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim
kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya hakem kurulunun ücreti, her yıl Adalet
Bakanlığınca ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak
hazırlanan ücret tarifesine göre belirlenir.60
(4) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça başkanın ücreti, hakemlerden her birine
ödenecek hakem ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.
(5) Aksi kararlaştırılmadıkça hakem kararının düzeltilmesi, yorumlanması veya
tamamlanması hâllerinde ek hakem ücreti ödenmez.61
(6) Hakem veya hakem kurulu kararında tahkim yargılamasının giderleri gösterilir.
Yargılama giderleri
MADDE 441- (1) Yargılama giderleri;
a) Hakemlerin ve hakemlerce belirlenen hakem sekreterliği ücretini,
b) Hakemlerin seyahat giderlerini ve yaptıkları diğer masrafları,
c) Hakem veya hakem kurulu tarafından atanan bilirkişilere ve yardımına başvurulan
diğer kişilere ödenen ücretleri ve keşif giderlerini,
ç) Hakem veya hakem kurulunun onayladığı ölçüde tanıkların seyahat giderlerini ve
yaptıkları diğer masrafları,
60 Bu fıkrada yer alan tarife ile ilgili olarak 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hakem Ücret Tarifesi” ne bakınız.
61 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Hakem
kararının” ibaresi “Aksi kararlaştırılmadıkça hakem kararının” şeklinde değiştirilmiştir.
d) Hakem veya hakem kurulunun, davayı kazanan tarafın varsa vekili için avukatlık
asgari ücret tarifesine göre takdir ettiği vekâlet ücretini,
e) Bu Kanuna göre mahkemelere yapılacak başvurularda alınan yargı harçlarını,
f) Tahkim yargılamasına ilişkin tebligat giderlerini,
kapsar.
Avans yatırılması ve giderlerin ödenmesi
MADDE 442- (1) Hakem veya hakem kurulu, tarafların her birinden yargılama
giderleri için gereken hâllerde avans yatırılmasını isteyebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça, bu
avans taraflarca eşit miktarda ödenir.
(2) Avans, hakem veya hakem kurulu kararında öngörülen süre içinde ödenmemişse
hakem veya hakem kurulu yargılamayı durdurabilir. Yargılamanın durdurulduğunun taraflara
bildirilmesinden itibaren bir ay içinde avans ödenirse yargılamaya devam olunur; aksi hâlde
tahkim yargılaması sona erer.
(3) Hakem veya hakem kurulu, kararını verdikten sonra taraflara, yatırılmış olan
avansların harcama yerlerini ve miktarlarını gösterir bir belge verir ve varsa kalan avansı
ödeyene iade eder.
(4) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça yargılama giderleri haksız çıkan tarafa yüklenir.
Davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderleri haklılık durumuna göre
taraflar arasında paylaştırılır.
(5) Hakem veya hakem kurulunun yargılamayı sona erdiren veya taraflar arasındaki
sulhü tespit eden kararında da yargılama giderleri gösterilir.
Yargılamanın iadesi
MADDE 443- (1) Yargılamanın iadesine ilişkin yukarıdaki Sekizinci Kısmın Üçüncü
Bölümü hükümleri, niteliğine uygun düştüğü şekilde tahkime de uygulanır.
(2) Tahkimde, yargılamanın iadesi sebeplerinden sadece 375 inci maddenin birinci
fıkrasının (b), (c), (e), (f), (g), (h), (ı) ve (i) bentleri uygulanır. Yargılamanın iadesi davası
mahkemede görülür.
(3) Yargılamanın iadesi talebi kabul edilirse mahkeme, hakem kararını iptal eder ve
uyuşmazlığı yeniden bir karar verilebilmesi için yeni hakeme veya hakem kuruluna gönderir.
Bu durumda hakem veya hakem kurulu 421 inci maddeye göre yeniden seçilir veya oluşturulur.
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 444- (1) Bu Kısımda düzenlenen konularda, aksine hüküm bulunmadıkça bu
Kanunun diğer hükümleri uygulanmaz.
ONİKİNCİ KISIM
Son Hükümler
Elektronik işlemler
MADDE 445- (1) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin
elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer
yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak
veriler kaydedilir ve saklanır.
(2) Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabilir, harç ve
avans ödenebilir, dava dosyaları incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması
öngörülen tutanak ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve
gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler ayrıca fizikî olarak
gönderilmez, belge örneği aranmaz.
(3) Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde tutanak veya
belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü
tarafından imzalanır ve mühürlenir.
(4) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.
(5) Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz yargı, geçici hukuki koruma ve
diğer tüm işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Disiplin para cezası
MADDE 446- (1) Bu Kanun anlamında disiplin para cezasından maksat, yargılamanın
düzenli bir biçimde işleyişini sağlamak ve kamu düzenini korumak amacıyla verilen, verildiği
anda kesin olan ve derhâl infazı gereken para cezasıdır. Bu ceza, seçenek yaptırımlara
çevrilemez ve adli sicil kayıtlarında yer almaz.
(2) Disiplin para cezası, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler
MADDE 447- (1) Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı
hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.
(2) Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin
karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.
Zaman bakımından uygulanma
MADDE 448- (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla
derhâl uygulanır.
Yönetmelik
MADDE 449- (1) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler, Adalet Bakanlığı
tarafından Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılır. Yeni
yönetmelikler çıkarılıncaya kadar, mevcut yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 450- (1) 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Parasal sınırların artırılması
EK MADDE 1- (Ek: 24/11/2016-6763/44 md.)
(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her
takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri
uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan
kısımları dikkate alınmaz.
(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin
yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün
verildiği tarihteki miktar esas alınır.
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri,
Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.
(2) Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına
ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte
açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.
GEÇİCİ MADDE 2- (1) 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne
uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da
geçerliliklerini korur.
GEÇİCİ MADDE 3 – (Ek: 31/3/2011-6217/30 md.)6263
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun
geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086
sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
62 Bu maddenin uygulanmasıyla ilgili olarak 17/4/2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci
maddelerine bakınız.
63 1/7/2016 tarihli ve 6723 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle, bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan
“aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan” ibaresi “verilen” şeklinde değiştirilmiştir.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar
hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine
gönderilemez.
(62)64
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin
göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri
uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 4- (Ek: 24/11/2016-6763/45 md.)
(1) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlarla
ilgili Yargıtay hukuk daireleri tarafından verilen bozma kararları üzerine mahkemelerce
verilen direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir.
(2) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk
Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk
Genel Kurulunda bulunan ve 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun
geçici 2 nci maddesi uyarınca ilgili daire tarafından incelenen dosyalar, kararına direnilen
daireye yeniden gönderilmez.
(4) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse
kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.
Yürürlük
MADDE 451- (1) Bu Kanun 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 452- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
12/1/2011 TARİHLİ ve 6100 SAYILI KANUNA İŞLENEMEYEN HÜKÜMLER
1 – 17/4/2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci Maddeleri :
MADDE 1 – 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373
üncü maddesinin beşinci fıkrasından, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve 1086 sayılı Kanunun
26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunun 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre
teselsül ettirilmiştir.
64 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 47 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “454” ibaresi
“444” şeklinde değiştirilmiştir.
Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın
önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen
kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.”
MADDE 2 – 1086 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4 – Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunun 16 ncı maddesiyle değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesine
eklenen dördüncü fıkra, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda
da uygulanır.
2 – 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi:
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile 6100
sayılı Kanunun 361 inci maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.
(2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından bölge adliye ve bölge idare mahkemesi
daireleri arasında iş bölümü yapılıncaya kadar bölge adliye ve bölge idare mahkemesi
başkanlar kurullarınca yapılan iş bölümünün uygulanmasına devam olunur.
6100 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN VEYA
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ
TARİHLERİNİ GÖSTERİR TABLO
Değiştiren Kanunun/
KHK’nin veya İptal Eden
Anayasa Mahkemesi
Kararının Numarası
6100 Sayılı Kanunun Değişen
veya İptal Edilen Maddeleri Yürürlüğe Giriş Tarihi
6217 369, 370, Geçici Madde 3 14/4/2011
KHK/650 102 1/1/2012
6459 334, 337, 339 30/4/2013
6460 373, İşlenemeyen hükümler 30/4/2013
6462 172, 235, 259 3/5/2013
6325 137, 140, 320 22/6/2013
Anayasa Mahkemesinin
18/7/2012 tarihli ve E:
2011/113, K: 2012/108
sayılı Kararı
102
1/1/2013 tarihinden
başlayarak altı ay sonra
(1/7/2013)
6494 102 7/7/2013
6644 47, 109 11/4/2015
Anayasa Mahkemesinin
10/2/2016 tarihli ve E:
2015/96, K: 2016/9 sayılı
Kararı
20
23/2/2016 tarihinden
başlayarak dokuz ay sonra
(23/11/2016)
6723 GEÇİCİ MADDE 3 23/7/2016
KHK/674 344 1/9/2016
6754 266, 268, 269, 271, 274, 279 24/11/2016
6758 344 24/11/2016
6763
341, 362, 373, EK MADDE 1,
GEÇİCİ MADDE 4
2/12/2016
7035
302, 352, 353, 359, 361, 362,
363, İşlenemeyen Hüküm
(Geçici Madde 1)
5/8/2017
KHK/694 268 25/8/2017
7078 268 8/3/2018
Değiştiren Kanunun/
KHK’nin veya İptal Eden
Anayasa Mahkemesi
Kararının Numarası
6100 Sayılı Kanunun Değişen
veya İptal Edilen Maddeleri Yürürlüğe Giriş Tarihi
7101 274, 410, 416, 418, 439 15/3/2018
KHK/700 242
24/6/2018 tarihinde birlikte
yapılan Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının andiçerek
göreve başladığı tarihte
(9/7/2018)
7145 375 31/7/2018
Anayasa Mahkemesinin
11/7/2018 tarihli ve
E.:2018/1, K.:2018/83 sayılı
Kararı
398
Resmi Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra
(21/11/2019)
7251
20, 28, 36, 38, 42, 94, 107, 116,
120, 123, 125, 127, 139, 140,
141, 147, 149, 177, Yedinci
Ayırım, 183/A, 186, 206, 215,
222, 281, 290, Beşinci Kısmın
İkinci Bölüm Başlığı, 305, 306,
310, 314, 317, 323, 331, 341,
353, 356, 358, 359, 362, 391,
393, 394, 398, 402, 436, 440,
Geçici Madde 3
28/07/2020
Anayasa Mahkemesi’nin
24/2/2022 tarihli ve E.:
2021/34, K.: 2022/21 sayılı
Kararı
341 15/4/2022